20.12.2020 tarihinde “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” TBMM Alt Komisyonunda görüşmeleri tamamlanarak kabul edilmiştir. Bu teklifle Dernekler Kanunu'ndan, Türk Ticaret Kanunu'na, 5549 Sayılı Suç̧ Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'dan, Avukatlık Kanunu'na kadar birçok kanunda değişiklik öngörülmektedir. Bu kanun teklifinde özellikle değişiklik öngörülen 5549 Sayılı Suç̧ Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 2. Maddesinde şüpheli işlemi bildirmekle yükümlü olanlar arasına avukatların da eklenmesi sağlanarak, paralel olarak 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. Maddesinde de değişiklik öngörülmektedir. Bu düzenleme ile avukatlar “muhbir” durumuna düşürülecek ve muhbirlik yapmamaları halinde yargılanma ihtimalleri doğacaktır.
Böylelikle, denetim ve kontrol toplumu oluşturma yolunda, bağımsız hiçbir kurum ve meslek bırakılmamaktadır.
5549 sayılı Yasa değişikliği ile şüpheli işlemi bildirmekle yükümlü olanlar arasına avukatların da eklenmesi ile bu yükümlülüğe uyup uymadıklarının denetlenmesi, avukatların her an yargılanabilmesine imkan vermekle, avukatlığı savcılık ve kolluk makamlarının sürekli baskısı altında tutulan bir meslek haline getirecektir. Avukatlık, savunma görevinin kendine has zorunluluğundan dolayı serbest ve bağımsız olarak ifa edilebilen bir meslektir. Bu niteliği sayesinde avukatlar, müvekkilleri ile güven ilişkisi içinde görevlerini ifa etmektedirler.
Avukatlık Kanunu 36. maddesi ile mevcut “sır saklama” yükümlülüğü uyarınca avukatların görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır ve bu hususlarda tanıklık edebilmeleri, müvekkillerinin muvafakatine rağmen, avukatın takdirindedir. Müvekkilinin istem ve muvafakatine rağmen, avukatın tanıklıktan çekinmesi hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz. Aynı zamanda, meslek sırrının korunması; özellikle bir avukatın müvekkilinin suçlandığı konuda suçlanamaması hakkının doğal sonucudur.
2008 yılında Suç̧ Gelirlerinin Aklanması ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik’in 4’üncü maddesine (ş) bendinin eklenmesine ilişkin Yürütme tarafından yapılan düzenleme, Danıştay 10. Dairesi 2008/1675 E., 2013/508 K. sayılı 24/1/2013 tarihli kararıyla iptal edilmiş olmasına rağmen, kanunlaştırarak her şeyi yapabilirim anlayışı Anayasal güvencelere aykırılık oluşturmaktadır.
Yargı bağımsızlığının ekmek, su kadar temel yakıcı bir ihtiyaç olduğunun bir kez daha kanıksandığı şu günlerde; orantısız güçteki soruşturma ve talimata açık hale getirilen yargılama makamları karşısında, savunmaya ve avukata daha çok özel güvencelerin verilmesi gerekirken, avukatları muhbirliğe zorlayan düzenleme kabul edilmez niteliktedir.
Halkımızı, savunma hakkına sahip çıkmaya ve milletvekillerini önlerine getirilecek olan hukuka aykırı düzenlemeye karşı red oyu vermeye çağırıyoruz.