2. Dünya Savaşı’nın dünyanın birçok topluluğunda insanlar için yarattığı felaketin ardından, 10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edilmiştir. 72 yıl önce bugün kabul edilen beyanname ile bu büyük yıkımın yol açtığı karanlık ve umutsuzluk ortamına karşı; demokrasi, eşitlik, barış, çoğulculuk, özgürlük inancını benimsemiş kişiler bir kıvılcımı ateşlemenin öncülüğünü yapmışlardır. İnsan hakları bugün kurumsal gücünü o ateşten almaktadır ve o ateş ulusal ve uluslararası alanda insan haklarının işlemesi için bir yol gösterici olmaya devam etmektedir.
Evrensel Beyanname en temel insan haklarına rehber olurken insan onuruna yakışır bir hayat sürülmesini de esas almaktadır. İnsan onurunu esas alan bu beyannamenin 72. yıldönümünde dünyada; milyonlarca mülteci, temiz su ve gıdaya erişim sağlayamayan çocuklar, kadın-erkek eşitsizliği, yoksulluk, eğitim hakkına ulaşamama ve arttırılabilecek onlarca insan hakkı ihlalleri ile karşı karşıyayız. Ne var ki 72 yıl önce kabul edilen Evrensel Beyanname’nin ruhuna yaraşır bir dünya hala var edilemedi.
2020 yılını etkisi altına alan pandemi süreci, sağlık alanında önlem almak amacıyla temel hak ve özgürlükleri ihlal ederek, demokratik veya demokratik sayılabilecek rejimlerin otoriter rejim olmasına önayak sağlamaktadır. Pandemi önlemi kılıfına sokularak alınan bu kararlar, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunacak noktaya gelmektedir. Tam da bu noktada günlük 39 TL’ye muhtaç bırakılan emekçinin, istifa etmesi yasaklanan sağlık emekçilerinin, COVID-19 pozitif çıkan işçiler olmasına rağmen herhangi bir önlem almayan sermayenin ve bu insan haklarına aykırı düzenlemelerinin devamını sağlayan siyasi iktidarın önünde insan haklarının korunmasının en önemli mihenk taşı olan Evrensel Beyanname’nin 72. yıldönümü bugün.
Hukukun üstünlüğünün, çoğulculuğun ve demokrasinin sağlanması için ifade özgürlüğünü tam olarak yaşatmayan; kadın-erkek eşitsizliğinin ve buna bağlı olarak kadına yönelik şiddeti azaltmaya yönelik adımlar atmayan, İstanbul Sözleşmesi’ne muhalif olan; en temel insan hakkına dahi sahip olmayan milyonlarca mültecinin hakkını savunmayan, 2. sınıf insan konumunda yaşamlarını devam ettirmelerine sessiz kalan; demokrasinin en önemli asgari şartlarından olan halkın haber alma özgürlüğünü sağlamayan, özgür ve bağımsız basını savunmayan ve dünyada demir parmaklıklar arkasında en fazla sayıda gazeteciye sahip olan bir ülkede bu yüz kızartıcı tabloyla insan haklarını kutluyoruz.
İşte böylesine bir ortamda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni daha çok savunmak, beyannamenin ortaya koyduğu hak ve özgürlükleri herkese tanıtmak ve yurttaşların hak bilincine sahip çıkması için tüm gücümüzle çalışmak zorunda olduğumuza inanıyoruz.
İzmir Barosu 112 yıldır sürdürdüğü demokrasi ve hukuk devleti mücadelesini bugün İzmir İnsan Haklarının Başkenti vizyonuyla taçlandırmış durumdadır.
İzmir'de başlattığımız mücadele ile önce kentimizi, sonra ülkemizi en sonunda tüm bölgemizi insan haklarının tam manasıyla uygulandığı bir barış coğrafyası haline getireceğiz. Bu umut ve inançla 10 Aralık İnsan Hakları Gününü ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 72. yılını kutluyoruz.
İzmir Barosu Başkanlığı