Türkiye’de son yıllarda demokratik hukuk devleti ilkesinden sistematik olarak uzaklaşıldığına tanıklık ediyoruz. İfade özgürlüğü, basın hürriyeti ve hukuk güvenliği gibi en temel anayasal haklar, iktidarın siyasal çıkarları uğruna açıkça ihlal edilmektedir.
Türkiye, kaynağını Anayasa’dan alan—ya da bir dönem aldığı varsayılan—hak ve özgürlüklerin üstün tutulduğu bir ülke konumundan; yargının araçsallaştırıldığı, özgürlüklerin sistematik biçimde bastırıldığı totaliter bir rejime evrilmiştir.
Akademisyenler, gazeteciler, avukatlar, aydınlar, belediye başkanları, parti liderleri, öğrenciler ve sendikacılar; ülkenin en üretken, en entelektüel kesimleri, yoğun bir gözaltı ve tutuklama fırtınası içerisinde, doğru bildiklerini ve inandıklarını savunma gayret içerisindedir.
İçinden geçtiğimiz bu dönem, ağır anti-demokratik baskıların yanı sıra ekonomik ve sosyal olarak da yurttaşlara belirsizlik, çaresizlik ve yoksulluk koşullarını dayatmaktadır.
Gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanması, bu sürecin en güncel ve çarpıcı örneklerinden biri olmuştur. Anayasa’da güvence altına alınan ifade hürriyetine ve basın özgürlüğüne tamamen aykırı bir şekilde, yalnızca mesleki faaliyetleri nedeniyle gerçekleştirilen bu tutuklama; bitmek bilmeyen gözaltılarla birlikte, derinleşen ekonomik ve siyasi krizi baskı ve sindirme yoluyla yönetmeye çalışan bir anlayışın sonucudur.
Ancak bilinmelidir ki egemen sınıfların yönetememe krizi; toplumu susturarak, ifade özgürlüğünü bastırarak ve hukuku askıya alarak aşılamaz. Toplumun söz söyleyemez, nefes alamaz hale getirilmesi; krizi çözmez, derinleştirir.
Bu karanlık dönemin sonu, hukukun, eşitliğin, özgürlüğün ve gerçek anlamda demokrasinin zaferiyle gelecektir.
İzmir Barosu olarak; haksız ve hukuksuz biçimde tutuklanan gazeteci Fatih Altaylı’nın derhal serbest bırakılmasını talep ediyor, halkın haber alma hakkını ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.