Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü olarak kabul edilen 28 Nisan’ı her yıl iş cinayetlerinde yaşamını yitiren binlerce emekçiyi anarak geçiriyoruz.
Ülkemizde iş kazaları ihmaller zincirinin, denetimsizliğin ve insan hayatının piyasa koşullarına teslim edilmesinin doğrudan sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de her yıl en az 2 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor.
Yalnızca 2025 yılının ilk dört ayında 20’si çocuk işçi olmak üzere iş cinayeti sayısı 500'ü aşmıştır. İSİG Meclisi’nin verilerine göre, AKP iktidarı boyunca en az 34 bin 500 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.
İş cinayetleri, işverenlerin ihmallerinin, azami kâr hırsının insan canına tercih edilmesinin, devletin denetim eksikliğinin ve adalet mekanizmasının ağır işlemesinin bir sonucudur. Patronlar ‘güçlerine göre’ yargılanmakta, ailelerin adalet arayışları sürüncemede bırakılmaktadır. Çocuk işçiliği ise artan Mesleki Eğitim Merkezi uygulamalarıyla adeta kurumsallaştırılmış; okul sıralarında olması gereken çocuklar iş cinayetlerinde hayatlarını kaybeder hale gelmiştir.
İzmir Barosu olarak, emeğin yok sayılmasına, işçilerin ve çocukların hayatlarının sömürülmesine, iş cinayetlerinin kader gibi gösterilmesine karşı olduğumuzu bir kez daha yüksek sesle vurguluyoruz.
İşçi sağlığı ve güvenliği bir lütuf değil, temel bir insan hakkıdır. İş kazaları kader değil, cinayettir!