5 Nisan Avukatlar Günü’nde İzmirli avukatlar taleplerini iki adliye arasında yaptıkları yürüyüş sonunda gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile dile getirdiler.
5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla İzmir Barosu düzenlenen programda ilk olarak İzmir Adliyesi’nde bulunan Atatürk Anıtı’na İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz tarafından çelenk sunuldu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasından sonra bir konuşma yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz yaşanılan son sürecin sadece yurttaşları değil, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı temsil eden avukatları da fiziki, sözel ve ekonomik şiddete maruz bıraktığını ifade ederek, “Baskılar altında ötekileştirilen, hakarete uğrayan, şiddete uğrayan, duruşma salonlarından atılan, karakollarda işkence gören, adliye çıkışlarında müvekkillerinin ya da karşı tarafın saldırısına maruz kalan avukatlarız biz. Bununla da yetinilmiyor, öldürülüyoruz. Son yirmi yılda beş yüzden fazla meslektaşımız cinayete kurban gitti. Yapılması gereken bu kadar çok şey olmasına rağmen ne yazık ki kulaklarını doğru sözlere kapatan bir siyasi iktidar var. Bugün yaşadığımız sorunlar bugünkü siyasi iktidarın hukuka, adalete, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, barolara, avukatlara bakışının yanlış olmasından kaynaklanıyor. Ama biz avukatlar olarak, barolar olarak tüm bu olumsuzluklar içinde mücadele etmeye devam ediyoruz. Bundan sonra da devam edeceğiz. Asla korkmuyoruz, asla vazgeçmiyoruz, asla biat etmiyoruz.”
Ardından İzmir Adliyesi 4. Katta bulunan Baro Biriminde buluşan yüzlerce avukat ve stajyer avukat alkış ve sloganlarla İzmir Adliyesi Ek Bina’ya dek yürüdüler.
Burada gerçekleşen basın açıklamasına 2015 yılında katledilen Tahir Elçi’yi anarak başlayan İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz şunları söyledi:
Değerli avukat meslektaşlarım,
Değerli stajyer avukat meslektaşlarım,
Değerli hakim ve savcı meslektaşlarım,
Değerli basın emekçileri,
İzmir Barosu olarak bu yıl da, Avukatlar Haftası’nın açılış töreninde, sevgili meslektaşlarımızla ve dostlarımızla beraber olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
5 Nisan tarihinin Avukatlar Günü olarak kutlanmaya başlamasında, İzmir Barosu’nun ve İzmirli avukatların katkısı, bizler için her zaman tarihsel bir değer teşkil etmiş ve İzmir Barosu için bir onur kaynağı olmuştur.
Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan en geniş avukatlar toplantısı 1934 yılında İzmir’de gerçekleşmiş, düzenlenen "Türkiye Avukatlar Birliği" toplantısında, katılan Baro Başkanları ve illerin Baro Temsilcileri "Türkiye Barolarının Aynı Çatı Altında Toplanması Düşüncesini" benimsemişlerdir.
1934 yılında alınan ilke kararı uyarınca tüm Baro Başkanları ve Baroların Temsilcileri bu karardan yaklaşık 24 yıl sonra, 5 Nisan 1958 tarihinde İzmir'de toplanarak, iki günlük çalışma sonunda Barolar Birliği’nin kuruluş çalışmalarını görüşmüşlerdir.
Böylece İzmir’de ve İzmir Barosu’nun ev sahipliğinde başlayan çalışmalar sonucu; hem Barolar Birliği’nin kuruluşunun, hem 1136 Sayılı Avukatlar Kanunu’nun hazırlanmasının hem de ‘5 Nisan Avukatlar Günü’nün temelleri atılmıştır.
İzmir Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarım adına, hepimizin, tüm meslektaşlarımızın Avukatlar Günü’nü kutluyorum.
5 Nisan Avukatlar Günü, avukatlar ve barolar için, bir kutlama günü özelliğini taşımasının yanı sıra, savunmanın kurucu unsuru olduğu yargının içinde bulunduğu durumu değerlendirdiğimiz, avukatın ve avukatlığın sorunlarını dile getirme fırsatı yaşadığımız bir gündür. Biz İzmir Barosu ve İzmir Barosu avukatları olarak, her zaman ve her koşulda sözünü ettiğim konularda sözümüzü söylüyor, taleplerimizi dile getiriyoruz.
Hukuk devleti kavramı, kamu gücünü temsil eden kurumlar karşısında bireyin haklarının en geniş biçimde sağlandığı ve savunulduğu bir devlet düzenini de vurgular.
Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu açıkça hüküm altına alınmış olmasına ve hukuk devletinin, adil yargılanma hakkı korunmadan var olamayacağı hususunun açık olmasına rağmen, savunma hakkının sınırlandığı, savunmanın temsilcileri olan avukatların yok sayıldığı bir yargı düzeninde, adaletin gerçekleşmesi için görev yapıyoruz. Hukuk devleti kavramının yıllar, yüzyıllar içinde verilen hak arama mücadelesiyle yaşam bulduğu ve anlam kazandığı tartışılmaz bir gerçekliktir. Hak arama mücadelesinin yasal zemini olan yargılama faaliyetinde, savunmanın şekli bir unsur olarak görülmesi, avukatın etkisiz bırakılması hukuk devletinin varlık nedeniyle çelişen bir durumdur.
Biz avukatlar, yurttaşın bir hakkının tespitini, bir hakkının teslimini sağlamak için mesleğimizi ifa ediyoruz. Şu bilinmelidir ki: Avukatın sesi kısılırsa, yurttaşın da sesi kısılır.
Avukatlar, adalet ve vicdan mücadelesinde sorumluluklarını yerine getirirken, savunmanın kısıtlanmasına yönelik hukuksal düzenlemeler, avukatın ve avukatlığın itibarsızlaştırılması, ekonomik ve fiziksel şiddetle karşı karşıyadır. Bir davanın tarafı olmayan avukatlar, adliye binalarında, sokakta ya da bürolarında fiziksel şiddete maruz kalmakta hatta öldürülmektedir. Daha yakın zamanda, İzmir’de, bir hafta arayla iki meslektaşımız darp edilmiş ve yaralanmışlardır.
Değerli Meslektaşlar,
Siyasal iktidar, toplumsal yaşamın her alanını kendi ideolojik - politik yönelimi doğrultusunda düzenlemeyi ve denetlemeyi amaçlayan uygulamalarına yeni adımlar eklemektedir. Okullara, manevi danışman adı altında imam ve vaizlerin atanmasını öngören ÇEDES Projesi, ortaöğretimde din derslerinin ders saatlerinin iki kat arttırılması, bakanlıkların ve devlet kurumlarının cemaatler ve tarikatlar arasında pay edilmesi bu uygulamaların somut örnekleridir.
Şu bilinmelidir ki; İzmir Barosu olarak, cumhuriyeti ve cumhuriyet değerlerini savunmaktan vazgeçmedik ve hiç vazgeçmeyeceğiz.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Hukukçular,
Siyasal iktidarın yürütme üzerindeki baskısı ve tahakkümü, demokratik bir düzende yaşamak için mücadele eden, demokratik hak ve özgürlüklerini kullanan tüm yurttaşlarımızı olduğu gibi meslektaşlarımızı da hedef almıştır. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararına karşı serbest bırakılmayan Av. Selahattin Demirtaş, başka bir dava ile ilişkilendirilerek tutuklu halinin devamı sağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, Türkiye İşçi Partisi Hatay milletvekili seçilen meslektaşımız Av. Şerafettin Can Atalay hakkında verdiği iki ayrı kararında hak ihlalini tespit etmiş, dosyayı görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine göndermiş ve mahkemeye “Can Atalay’ı yeniden yargıla, cezanın infazını durdur ve tahliye et” demiştir.
Bu karara uymak ve bu karar doğrultusunda karar vermekle görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiş ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi verdiği kararlarıyla Anayasa’yı ihlal etmiştir.
TBMM’de ceza kararının okunmasıyla ve Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle Anayasa bu kez yasama organı tarafından ihlal edilmiştir.
Israrla ve haklılığımızın verdiği güçle haykırıyoruz: Meslektaşlarımız, siyasal iktidar tarafından özgürlükleri ellerinden alınmış birer siyasi rehinedir! Ve yineliyoruz: Suçluların cüreti, haklıların cesareti karşısında yenilmeye mahkumdur!
Sevgili meslektaşlarım,
Avukatı bir kamu hizmetinin öznesi değil sıradan bir meslek erbabı olarak gören ve topluma bu şekilde yansıtan anlayış, yeterli ve gerekli eğitimin verilemediği çok sayıda hukuk fakültesin açılmasına yol vermekle kalmadı, meslek tekelimizi daraltarak, avukatın görev aldığı yargı süreçleri ve işlemlerde başka meslek mensuplarına yetki vererek yaşamımızı daha da zorlaştırdı.
Avukatlar olarak, yüksek vergiler ödüyoruz, yüksek sigorta primleri yatırmamıza rağmen çok düşük emekli maaşı alıyoruz. Özellikle genç meslektaşlarımız, ekonomik düzenin yarattığı zorluklarla karşı karşıya geldiğinde, mutsuzluğun ve umutsuzluğun sürüklediği bir zeminde var olma savaşı veriyor. Hepimizin yaşadığı olumsuz koşullara ek olarak, mesleğe adım attıkları dönemde emeklerinin sömürülmesi, zamanında ödenmeyen CMK ve Adli Yardım ücretlerinin yüksek enflasyon karşısında erimesi, mobbing gibi yaşamsal sorunlarla baş etmek zorunda kalıyorlar. Giderlerini karşılayamayan, geçinmekte zorlanan genç avukatlar, ekonomik şiddeti en yoğun biçimde hissediyorlar.
Biz avukatlar, hukuksuzluklara, haksızlıklara karşı direnen, mesleğe ve meslektaşlara yönelik saldırılara karşı mücadele eden bir zincirin halkalarıyız. Bir zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür. Bu nedenle, genç meslektaşlarımızın yaşadığı sorunların çözülmesi için çalışmak, çaba göstermek, mesleğimizin ve meslek örgütümüzün güçlenmesi, zedelenen saygınlığının yeniden tesisi için zorunludur. Yaşadıkları zorluklara rağmen ayakta kalmak ve bu mesleği onurla sürdürmek için mücadele eden genç avukatları, dayanışma duygusu ile selamlıyorum ve onların Avukatlar Gününü ayrıca kutluyorum. Yanlarındayız, yanlarında olmaya devam edeceğiz.
Avukatlık hizmeti, kuvvetler ayrılığının yargı ayağında verilen, temel insan hakları kapsamındaki savunma hakkı kapsamında bir kamu hizmetidir. Bireyin ve toplumun temel bir ihtiyacı avukatlar tarafından karşılanmaktadır. Avukatlığın bir kamu hizmeti olduğu gerçeğinin, serbest meslek niteliğinin altında ezilmesine izin verilmemeli, yargıda savunmayı temsil eden avukatlar “serbest rekabet” koşullarına mahkum edilmemelidir.
İzmir Barosu olarak, taleplerimizi gündemde tutmak, yaşama geçirilmesini sağlamak için, İzmir Barosunun onurlu üyeleri olan siz değerli meslektaşlarımızla omuz omuza, yan yana durarak her zeminde, yılmadan, usanmadan çalışacağımıza, engelleri aşmak için birlikte mücadeleye devam edeceğiz.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için,
Bağımsız ve tarafsız yargı ve özgür savunma için,
Haklar ve özgürlükler için,
Mesleğimizi ve meslektaşlarımızı savunmak için mücadelemizde,
Susmadık,
Susmuyoruz,
Susmayacağız.
Yaşasın savunmanın onurlu temsilcileri!
Yaşasın avukatların örgütlü ve kararlı gücü!
Yaşasın avukatlar!
Yaşasın İzmir Barosu!
Avukatlar Günümüz Kutlu Olsun!