İzmir Barosu 7 Ekim 2024 Pazartesi günü son dönemde artan kadın cinayetlerine karşı basın açıklaması ve yürüyüş gerçekleştirdi.
Basın açıklaması öncesi konuşan İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, son bir hafta içinde on kadının daha katledildiğini hatırlatarak, Türkiye'de kadın cinayetlerinin geldiği noktaya dikkat çekti. Yılmaz, yıllardır kadın cinayetlerinin politik olduğunu savunduklarını ve bu durumun artık münferit bir olay olmaktan çıkıp cins kırımı haline geldiğini belirtti.
"Biz, sorunun ne olduğunu da çözümün ne olduğunu da biliyoruz. Yıllardır bu gerçeği dile getiriyoruz." diyen Yılmaz, yöneticilerin bu çağrılara kulak tıkadığını ifade ederek kadınları sosyal, ekonomik ve kamusal hayattan koparmaya çalışan bir anlayışla mücadele ettiklerini ifade etti.
Yılmaz, Anayasanın 10., 17. ve 41. maddelerine atıfta bulunarak, yasa önünde eşit vatandaş olma ve yaşam hakkını savunma mücadelesini sürdüreceklerini vurguladı. Türkiye’de cumhuriyetin 101. yılının yaşandığını hatırlatan Yılmaz, hâlâ kadın hakları, çocuk hakları ve cinsiyet eşitliği konularında mücadele verdiklerini söyledi. "Biz, bu mücadeleyi yükselterek, bıkmadan ve korkmadan devam ettireceğiz. İnancımız tam, yasa önünde eşit yurttaşlar olarak hep birlikte barış içinde yaşamaya devam edeceğiz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Av. Zöhre Dalkıran tarafından okunan açıklamada ise Türkiye’de kadına yönelik erkek şiddetinin sistematik bir sorun haline geldiği ifade edilerek devletin bu sorunu çözmekle yükümlü olduğu vurgulandı.
“Cinayetler Münferit Değil, Sistematik!”
Açıklamada, kadın cinayetlerinin münferit vakalar gibi görülmemesi gerektiği, aksine bunun toplumun derin bir yapısal sorunu olduğu belirtildi. Dalkıran, yalnızca son bir hafta içerisinde erkekler tarafından 10’dan fazla kadının öldürüldüğünü hatırlatarak, “Biz artık öldürülen kadınların isimlerini tek tek saymak istemiyoruz. Kadına yönelmiş şiddete karşı tavizsiz bir mücadele verilmesi gerekiyor.” dedi.
“Eril Düşünce ve Cezasızlık Politikaları Eleştirildi”
Basın açıklamasında, kadına yönelik şiddetin erkek egemen düşünce yapısıyla bağlantılı olduğu ve bu zihniyetin şiddeti normalleştirdiği dile getirildi. “Erkekler her durumu şiddet için bahane olarak kullanıyor. Yemeğin tuzu fazla olduğu için, eve geç geldiği için ya da işten atıldığı için kadınlar öldürülüyor.” diyen Dalkıran, bu şiddeti teşvik eden ve failleri cesaretlendiren unsurun, cezasızlık politikası olduğunu söyledi. İnfaz yasalarının kadın katillerini koruduğunu belirten Dalkıran, yasaların bu konuda yeterince caydırıcı olmadığını ifade etti.
“Kadın Cinayetleri Politik Bir Sorun”
Dalkıran, kadın cinayetlerinin “politik” olduğunu belirterek, bu cinayetlerin erkekler tarafından işlendiğini ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını söyledi. Erkeklerin güçlendirilerek eğitimsel, ekonomik ve sosyal hayatta ayrıcalıklara sahip kılındığı ve kadınların tarih boyunca ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü gerçeğinin vurgulandığı açıklamada “Kadınlar, şiddete ve ayrımcılığa karşı her gün savaş veriyor. Bu güç dengesizliği tarihsel ve toplumsal bir sorundur.” ifadelerine yer verildi.
“İstanbul Sözleşmesi Yeniden Uygulamaya Konulmalı”
Basın açıklamasında, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi de sert bir şekilde eleştirildi. Sözleşmeden usulsüz bir kararla çekilmenin, devletin şiddete karşı mücadelede geri adım attığını gösterdiği ve bu durumun şiddet faillerini cesaretlendirdiği belirtildi. Dalkıran, kadın cinayetlerinin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden uygulamaya konulması gerektiğini vurgulayarak, yetkililere sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulundu.
“Koruyucu ve Önleyici Önlemler İçin Talepler”
Dalkıran, kadına yönelik şiddetle mücadelede somut adımlar atılmasının elzem olduğunu belirtti. Açıklamada, 7/24 işlevsel bir “Alo Şiddet” hattının kurulması, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun etkin uygulanması gerektiği ifade edildi. Ayrıca, kadınlar için sığınma evlerinin sayısının artırılması, kadınlara barınma, iş desteği ve kreş hizmetleri sağlanarak, şiddetten uzak bir hayat kurmalarına yardımcı olunması gerektiği dile getirildi. Bu süreçte kadın örgütleri ve barolarla iş birliğine gidilmesinin de önemine dikkat çekildi.
“Kadına Yönelik Ayrımcı Söylemler Eleştirildi”
Dalkıran, açıklamada kadına yönelik ayrımcı ve şiddeti normalleştiren söylemlerin kabul edilemez olduğunu belirtti. “Bir tokattan ne olur”, “Kadınlar sezaryen doğum yaparsa annelik bağı kuramaz” gibi söylemlerle şiddeti hafife alan ve erkek egemen düşünceyi besleyen ifadelerin derhal terk edilmesi gerektiği vurgulandı. Dalkıran, bu tür söylemlerin kadına yönelik şiddeti artırdığını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini ifade etti.
“Hiçbir Kadın Asla Yalnız Yürümeyecek!”
Basın açıklamasının sonunda, kadın cinayetlerine karşı mücadeleye kararlılıkla devam edileceği vurgulandı. “Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz! Kadınların adalete erişme taleplerini savunmaya devam edeceğiz. Hiçbir kadın asla yalnız yürümeyecek!” sözleriyle açıklamaya son verildi.
Basın açıklaması sonrasında ellerinde dövizlerle Kıbrıs Şehitleri Caddesi boyunca yürüyen topluluk kadına yönelik şiddeti protesto etti.