HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

Yeni Adli Yıl Yapılan Törenle Açıldı

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

Baro Başkanımız Av. Aydın Özcan konuşmasında yargı bağımsızlığına dikkat çekti.

13:28 . 01 Eylül 2015

2015-2016 yeni adli yıl açılışı İzmir Adliyesi protokol kapısında düzenlenen törenle yapıldı.

 

Bayraklı Adliye Sarayı’nda yapılan törene, İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Doğru,  Adalet Komisyonu Başkanı İbrahim Korkmaz, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Ali Telli, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Celal Kocabaş, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, hâkim, savcı ve adliye çalışanları katıldı. Saygı duruşu ve istiklal marşının ardından, Atatürk anıtına çelenk bırakıldı.

 

Konuşmasında yargı bağımsızlığına dikkat çeken Baro Başkanımız Av. Aydın Özcan şunları söyledi:

 

Saygıdeğer meslektaşlarım, Başsavcım, Adli ve İdari Komisyon Başkanlarım, Bölge Adliyeleri Başsavcım ve hukuk için emek verenler

 

Sizi İzmir Barosu adına saygıyla selamlıyorum.

 

2015-2016 adli yılının, avukat, hakim ve savcı meslektaşlarıma, yargı çalışanlarına ve adalet arayışında olan tüm yurttaşlarımıza faydalı olmasını diliyorum.

 

Saygıdeğer Hukukçular ve yargı çalışanları;

 

Vatanın haksızca ve alçakça işgalinin sona erdiği tarihimizin dönüm noktalarından biri olan 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyor, bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi borçlu olduğumuz Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını minnetle anıyorum.

 

Değerli hukukçular ve hukuk emekçileri,

 

Bugün aynı zamanda 1 Eylül Dünya Barış Günü;

 

Son dönemde, ülkemizde yaşanılan siyasal ve yargısal gelişmeler ve süreçler toplumda hukuka, yargıya, adalete duyulan inancı sarsmış ve son derece tehlikeli olan toplumsal ayrışma, kendinden olmayanı ötekileştirme ve yok etme  noktasına vardırmıştır. Siyasal iktidarın, temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, varlığını her ne koşulda olursa olsun devam ettirme arzusu  ile kuvvetler birliği esasına dayanan otoriter bir yapılanmanın hedeflendiği başkanlık sistemi hayali, ülkeyi hukuki anlamda da bir kaosa doğru götürmektedir. Bilinmelidir ki; barış demokratik hukuk devletinin varlık sebebidir. Muş’ta Kilis’te, Diyarbakır’da, Hakkari’de İstanbul’da…Türkiye’nin dört bir tarafında katledilen sivil ve asker vatandaşlarımızın katilleri ile bu katle zemin hazırlayanların eylemlerinin savaş suçunu oluşturduğu ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmaları gerektiğine inanıyoruz. Mutlak güç/iktidar arayışına karşı hak ve özgürlük mücadelesi veren İzmir Barosu tarihsel tavrını özgürlük ve barıştan yana devam ettirecektir. 2015/2016 adli yılın; insanların birbirlerini farklılıkları ile kabul ettiği her türlü nefret ve şiddet söyleminin terk edildiği, kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ve şiddetin sona erdiği, barış içinde geçirilen bir yıl olmasını diliyor, ülkemizin içinde bulunduğu çatışma ortamını sona erdirme yönünde atılan her adım ve gösterilen çabaların amacına ulaşmasını temenni ediyorum.

 

Ülkemiz, çok sıkıntılı günlerden geçmekte; hızla bir kardeş kavgasına ve bölünmeye, parçalanmaya, kaosa sürüklenmektedir. Emperyalist bir planlama içerisinde Anayasal sisteme, üniter devlete, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı sözde ‘özerklik’ ilanlarıyla fiili, eylemli bir kalkışma ve ayaklanma söz konusudur.

 

Saygıdeğer meslektaşlarım;

 

Savunmanın temsilcisi olan avukatlar hukuk devletinin taşıyıcısı ve teminatı olup adalete güvenin olmazsa olmaz koşullarındandır. Avukatlık Kanunumuz bizlere hukuk devletini savunmak görevi ve yetkisini vermiştir. Hukuk devletinin en temel unsuru ise “yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü”. Hukuk devleti ilkesi ile yargı bağımsızlığı arasında hem yapısal hem de tarihsel bir bağ bulunmaktadır. Bu bağlamda hukuk devleti, kendini oluşturan yapıcı unsurlarla, insan haklarının gerçekleştiril­mesi, adaletin sağlanması ve kişi güvenliğinin temin edilmesi amaçlarını taşımaktadır.

 

Yargı bağımsızlığı kuşkusuz kuvvetler ayrılığının da zorunlu bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçek demokratik hukuk devleti­nin birincil koşulu kuvvetler ayrılığı ve eşitliği ilkesi, yargının öncelikle yasama ve yürütme organına karşı bağımsızlığını içermektedir. Daha da önemlisi, demok­ratik bir hukuk devletinde, yasama ve yürütme organlarının yargı erki tarafından denetlenmesi, temel hak ve özgürlükler açısından en önemli güvenceyi oluştur­maktadır.

 

Bağımsız ve yansız bir yargısı olamayan bir ülkede, temel hak ve özgürlüklerin güvencede bulunduğundan ve hukukun üstünlüğünden söz edilmesi mümkün değildir. Bir ülkenin demokratik hukuk devleti olup olmadığının en temel öl­çütü yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüdür.

 

Devletin en temel görevlerinden biri de adalet dağıtmaktır. Adaletin dağıtımında devlete düşen en temel görev, tarafsızlığı ve eşitliği sağlamaktır. Bilindiği üzere, devletin üç temel erkinden biri yargı erkidir. Yargı erkinin yasama ve yürütme erkleri karşısında işlevini tam olarak yerine getirebilmesi için yargı erkini kulla­nanların yani hâkim ve savcıların bağımsız olması ve bazı güvencelerle donatılması ge­rekir. Aksi halde en küçük bir etki bile adaletin varlığına zarar verir. Siyasal iktidarın, avukatlık mesleğinin saygınlığına, onuruna, bağımsızlığına yönelik olumsuz uygulama ve yasa çalışmaları, yargı bağımsızlığını ve hukuk devleti ilkelerini yok sayar boyutlara varmıştır;

 

Yeterince tartışılmadan, kamuoyunun ve ilgili demokratik kitle örgütlerinin yasalaşma sürecini takip etmelerini engelleyecek şekilde,  ışık hızında çıkarılan torba yasalar, savunma görevini yürüten avukatlara yönelik soruşturmalarda; gece karanlığında evlere, avukatlık bürolarına yapılan baskınlar, gözaltı, arama, el koyma, tutuklama işlemlerinde mesleğin itibarsızlaştırılmasına yönelik hukuka aykırılıklar, örgüt üyeliği propagandası yapıldığı gerekçesiyle maddi delile dayanmayan gözaltı ve tutuklamalar ile uzun tutukluluk süreleri, hukuksuz uygulamalar karşısında yasadan kaynaklanan görev ve yetkilerini kullanan baro başkanları ve barolara yönelik soruşturmalar, demokratik hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının teminatı olan savunmanın, uluslararası ve ulusal mevzuata aykırı olarak, savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını ihlal edecek şekilde yürütülen çalışmaların tümü avukatlık mesleğinin geleceğine, onuruna ve bağımsızlığına yönelik ağır ihlaller niteliği taşımaktadır.

 

Saygıdeğer meslektaşlarım ve hukuk emekçileri;

 

Geçmişini çok iyi bilmeyen toplumların geleceğine çok güçlü ve güvenli bir biçimde bakması mümkün değildir. Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu, bu günlere nasıl gelindiğini ve Cumhuriyetimizin değerini, Yüce bir ulusun tarih sahnesinden nasıl silinmek istendiğini anlamak için Mondros ve Sevr’i çok iyi bilmek, Lozan antlaşması ile bir ülkenin yoktan nasıl var olduğunu çok iyi görmek gerekmektedir. Bu topraklarda barış ve kardeşlik duygusu içerisinde asırlardır birlikte yasayan, ülkenin bağımsızlığı ve kurtuluşu için birlikte omuz omuza kanı, canı pahasına mücadele ederek bir millet oluşturan insanlar, yine aynı duygularla, bu çok zor koşullarda kurulmuş bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devletini koruyup, kollayarak, ülkenin birlik ve bütünlüğünü her şeyin üzerinde tutacaklardır. Mustafa Kemal Atatürk Önderliğinde Emperyalizme karşı mücadelede dünya milletlerine örnek olmuş bir milletten aksini beklemek mümkün değildir.

 

Özgürlükçü demokrasinin, demokratik hak ve özgürlüklerin toplumun tüm bireyleri için geçerli olduğu, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının hayata geçtiği, özgürlüklerden, barıştan, emekten, halktan ve haktan yana bir çalışma dönemi diler, fedakârca görev yapan avukat, hâkim ve savcı, tüm yargı mensuplarına, adalet arayışında olan tüm yurttaşlara başarılı bir adli yıl dilerim.

 

Ve konuşmamı Molierac’ın ünlü ve anlamlı satırları ile bitiriyorum;

 

Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst te tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı!

 

Saygılarımla.