YARGI KARARLARI

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Kararı

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

davalının sözleşmeyi 26.1.2010 tarihli ihbarla, yeni dönem itibariyle yenilenemeyeceğini bildirmesi, haksız bir fesih olarak kabul edilemeyeceği gibi, “haksız azil” olarak da kabul edilemeyeceğinden, olayda Avukatlık Kanunu’nun “haksız azle” ilişkin hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

         T.C.

    YARGITAY

13. Hukuk Dairesi

 

Esas No    :  

Karar No  :

 

YARGITAY İLAMI

 

MAHKEMESİ      : ............................

TARİHİ                 : ............................

NUMARASI        : ............................

DAVACI               : .............................

DAVALI               : .............................

 

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililerle çağrı kağıdı gönderilmişti.  Belli günde davalı …………. vekilleri avukat ……… avukat ……………. İle davacı Asil Erdal Büyükkaya’nın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

               

 

Davacı, davalı şirket ile arasında 2001 yılından itibaren yenilenmek suretiyle devam eden avukatlık hizmet sözleşmesi bulunduğunu, davalı tarafından gönderilen 26.1.2009 tarihli ihtarla sözleşmenin 1.3.2009 tarihi itibariyle sona ereceği, bu tarihten sonra hukuki hizmetin alınamayacağı bildirilerek azil iradesinin ortaya konulduğunu, haksız azil nedeniyle tüm vekalet ücretlerinin ödenmesi gerektiğini, Avukatlık Kanunu ve ilgili Yönetmelikler gereğince azil tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ücretin belirlenmesi gerektiğini, 88.024adet dosyanın icra takibini yaptığını, bu dosyalardan 28.640 adedinin sonuçlandırıldığını, 59.385 adet derdest dosyadan 2001 yılına ait 4.992 dosya ile ilgili akamet vesikasının alındığını, tahsilat yapılan, şirket tarafından feragat edilen ya da akamet vesikası alınarak takipsiz bırakılan 33.632 adet dosya dışında kalan soya sayısının 54.392 adet olduğunu, bu dosyaların takip çıkış miktarı 30.504.458,00 TL olup, tahakkuk edecek  vekalet ücretinin 9.114.117,00 TL olduğunu  yine aynı miktar karşı Tarafa yükletilecek vekalet ücretine de hak kazandığını ileri sürerek, gerek sözleşmeden gerekse yasadan kaynaklanan vekalet ücretleri nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere şimdilik 40.000 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini istemiş. 5.9.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep miktarını 18.581.808.99 TL’ye çıkarmıştır.

 

 

Davalı sözleşme süresi bir yıl olup, sürenin dolması nedeniyle davacıya sözleşmenin yenilenemeyeceğinin 26.1.2009 tarihli ihtarla bildirildiğini, sözleşmeyi yenilemek istememelerinin nedenini davacının yaptığı tahsilatlara tahsil etmek yoluna gitmesi dosyaların özenle takip edilmemesi pek çok dosyanın takipsiz bırakılması ve taraflar arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesi olduğunu olayda “azil” söz konusu olmayıp, belirli süreli avukatlık sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle, sözleşmenin yenilenmemesinin “azil” olarak nitelendirilebilecek bir durumun da söz konusu olmadığını, sözleşmenin geçerli olup tahsilat yapılmadan sözleşme ve karşı taraf vekalet ücretlerinin talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiş açmış olduğu karşı dava ile de davacı tarafından haksız şekilde el konulan 475.741,40 TL’nin 3.12.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

 

 

Mahkemece, alınan bilirkişi raporu gereğince, sözleşmenin yürürlüğe giriş tarihi 10.3.2008 tarihli olup 1.3.2009 tarihi itibariyle feshedilmiş olmasının haksız bir fesih olduğu, bu nedenle davacının 1.3.2009 tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre gerek sözleşme gerekse karşı taraf vekalet ücretlerini talep edebileceği kabul edilerek ıslah talebi de dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne, vekalet ücreti alacağı 9.114.117,00 TL, karşı taraf vekalet ücreti alacağı 9.114.117.00 TL, 2008 yılı Kasım ayı vekalet ücreti alacağı 11.217,00 TL, 2008 Aralık Ayı vekalet ücreti alacağı 23.912,00 TL, 2009 yılı Ocak ayı vekalet ücreti alacağı 83.506,99 TL, 2009 yılı Şubat ayı vekalet ücreti alacağı 234.994,00 TL olmak üzere toplam 18.581.808.99 TL vekalet ücreti alacağının, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davadan tahsiline karşı davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

 

 

Asıl dava, taraflar arasındaki hizmet hukuk müşavirliği sözleşmesinin feshedilmiş olması

nedeniyle davacı avukat tarafından açılan vekalet ücreti alacağının tahsili karşı dava ise, müvekkil şirketçe açılan davacı avukat tarafından el konulan tahsilatın iadesi istemine ilişkindir.

               

 

Taraflar arasındaki “Avukatlık Sözleşmesi” başlıklı 10.3.2008 tarihli sözleşmesinin 12. Maddesinde, “Avukata evdi olunmuş ve olunacak işlerde, Avukatın lehe takdir bulunan ve/veya hüküm altına alınan Dıgıtürk tarafından ödenecek vekalet ücretine aşağıda kararlaştırılan oranlarda hak kazanabilmesi için icra takibinin sonuçlandırılmış olması, alacağın tamamının tüm faiz ve bil cümle ferileri ile birlikte fiilen tahsil edilmiş bulunması gerekmektedir.” 14. Maddesinde “takibe konulan icra dosyası için Dıgıtürk tarafından ödenecek avukatlık ücretinin icar dosyasının tamamının tüm faiz ve ferileriyle birlikte tahsil edilmesi koşulu ile, takibe konu icra dosyasının avukata tevdi edildiği andaki takibe konulan alacak miktarının %7,5 olarak belirlenen avukatlık ücretinden başkaca bir ücret talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmiştir.” 15. Maddesinde dava ve icra takibinin herhangi bir aşamasında Dıgıtürk tarağından herhangi bir sebeple feragat edildiği takdirde avukata o dosya için herhangi bir vekalet ücreti ödenmeyecektir. 16. Maddesinde, “..alacağın tahsil edilmemesi ya da aciz belgesi alınması halinde de avukata anılan vekalet ücreti ödenmez.” 17. Maddesinde “avukat yukarda anılan vekalet ücreti dışında Dıgıtürk’ten her ne sebeple ve her ne nam altında olursa olsun başkaca bir ücret talebinde bulunamaz. Mevcut icra takiplerinde ve bu takiplerden kaynaklanan icra ceza davalarında itiraz, şikayet, itirazın iptali ve kaldırılması, tüketici sorunları hakem heyetlerindeki başvuru ve işlemler, tüketici mahkemelerinde görülen dalar gibi takibe bağlı diğer dava ve işlerde Dıgıtürk, Avukata ayrıç ücret ödemeyecektir. Ancak bu davalarda karşı tarafa kararla yükletilen ve tahsil olunan dava ve takip vekalet ücretleri avukata ait olacaktır.” Hükümleri bulunmaktadır.

               

 

Yine sözleşmenin 20. Maddesinde, “İş bu sözleşmenin süresi bir yıl olup, sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girer. Taraflar bir ay önceden yazılı ihbarda bulunarak sözleşmeyi sona erdirme iradelerini karşı tarafa iletmedikleri sürece sözleşme birer yıl daha uzamış sayılır.” 21. Maddesinde de, “haklı bir neden olmaksızın iş bu vekalet sözleşmesini feshetmek isteyen taraflar fesih ihbarını bir ay önceden ve yazılı surette bildirmekle yükümlüdürler. “Hükümleri öngörülmüştür.

               

 

Taraflar arasında düzenlenen sözleşme, hizmet hukuk müşavirliği niteliğinde bir sözleşme olup geçerlidir. Sözleşme ile belirlenen ücretin, Avukatlık Kanunu’na aykırı olduğu da kabul edilemez. O halde dava konusu ihtilafın, tarafların serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Sözleşmenin az yukarda değinilen hükümlerine göre, sözleşme süresi bir yıl olup, taraflara bir ay önceden yazılı ihbarda bulunmak şartıyla sözleşmeyi sona erdirme yetkisi verilmiştir. Davalı tarafından 26.1.2009 tarihinde gönderilen ihtarın, “sözleşmenin yenilenmeyeceğine” ilişkin bu yönde bir ihtar olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu ihtar sözleşmenin sona ermesinden bir ay önceki bir tarihte gönderilmiş olup ihtarda açıkça sözleşmenin 20. Maddesine atıf yapılmak suretiyle ve bu madde gereğince yeni dönem itibariyle alınmayacağı belirtilmiştir. Bu nedenle, davalı savunmasında olduğu gibi, ihtarda geçen ve sözleşmenin sona ereceği tarih olarak yazılı bulunan “1.3.2009” tarihinin maddi hataya ilişkin olarak yazıldığının davalının buradaki gerçek iradesinin 10.3.2008 başlangıç tarihli sözleşmenin sona erme tarihi olan “10.3.2009” tarihi olduğunun kabulü gerekir. Nitekim ihtarda açıkça sözleşmenin 20. Maddesine atıf yapılmış olduğu ve taraflar arasındaki sözleşmenin süreli bir sözleşme olduğu da dikkate alındığında, aksinin kabulü mümkün değildir. Gerçekten de sözleşmeyi süresinden önce fesih ve sona erdirme iradesinde olan davalının bunu bir an önce gerçekleştirmek istemesi, işin doğasına uygun olup bu durumda fesih tarihi olarak daha ilerideki bir tarihi öngörmesi ve bunu, sözleşme süresinin bitiminden 10 gün gibi kısa bir süre öncesi olan 1.3.2010 tarihi olarak belirlemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. O halde mahkememin “sözleşmenin süresinden önce 1.3.2010 tarihinde feshedildiği” yönündeki aksine ilişkin kabulünde isabet bulunmamaktadır. Kaldı ki sözleşmenin 21. Maddesinde, taraflara sadece sözleşmenin bitiminden önce değil bir ay önceden yazılı olarak feshi ihbarda bulunmak suretiyle sözleşmeyi her zaman (haklı bir neden olmadan) feshetme yetkisi de verilmiştir.

               

 

Sonuç olarak davalının sözleşmeyi 26.1.2010 tarihli ihbarla, yeni dönem itibariyle yenilenemeyeceğini bildirmesi, haksız bir fesih olarak kabul edilemeyeceği gibi, “haksız azil” olarak da kabul edilemeyeceğinden, olayda Avukatlık Kanunu’nun “haksız azle” ilişkin hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. O halde mahkemece, dava konusu ihtilafın tarafların  serbest iradeleri ile yaptıkları ve geçerli olan bu sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden sözleşmenin az yukarda belirtilen hükümleri gereğince hak etmiş olduğu vekalet ücreti miktarı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin geçersiz olduğundan ce yapılan fesih ihbarının da haksız olduğundan bahisle, hükme esas alınan ve Avukatlık Kanunu’nun “haksız azil” ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre ücret hesabı yapan bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

 

 

2-Bozma nedeni göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek

görülmemiştir.

 

 

SONUÇ : 1. Bentte açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davalı yararına

BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 1.269.23,40 TL harcın istek halinde iadesine, 30/06/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.

 

 

    Başkan                         Üye                          Üye                                  Üye                                 Üye

 ……………….                …………………            …………………                   ………………..                   ………………….

 

 

 

DAVALI :

1.269,32,40 TL P. H. İade.