BASIN AÇIKLAMALARI

Basın Açıklaması-22.10.2015

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

Ülkedeki tüm hukukçuları bağımsız, tarafsız ve yasalara uygun adalet zemininde yer almaya; bu acı dolu günlerde ülke bütünlüğü için elele vererek yanyana ve güçlü durmaya davet ediyoruz.

Ülkemizin terörle imtihan edildiği günlerden geçmekteyiz.

 

Terörün bilerek tırmandırıldığı ülkemizde, çok daha dikkatli olunması gereken günleri yaşamaktayız. Bu günlerde, ilgili ilgisiz herkesin aklına geldiğini söyleyecek veya yapacak konumda olmadığını, emperyal güçlerin oyunlarına veya tuzaklarına düşmeme ortak aklını kullanmamız ve her zamankinden daha dikkatli olunması gerektiğini önemle belirtiriz.

 

Emperyalist devletler ve çok uluslu şirketler kendi çıkarları dışında hiç bir şeye hele insan hayatına hiç önem vermemekte bu felsefenin politikası olarak malum devletlerin terör ve terörist tanımları her gün değişebilmektedir. Dün terör örgütü kabul edilenler bugün stratejik çözüm ortağı olarak anılabilmektedir. Ancak terörün akıttığı kan ve yaşattığı acının gerçekliği değişmemektedir.

 

Siyasal, dinsel veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla gerek sivillere ve güvenlik kuvvetlerine gerekse yerel/genel yönetimlere yönelik yıldırma ve her türlü şiddet içeren faaliyetler terör faaliyetidir. Dünyanın neresinde ve her kimden gelirse gelsin yasa dışı silahlanma ile faaliyet gösteren illegal örgütler terör örgütüdür. İzmir Barosu teröre “terör” ve terör örgütlerine de “terör örgütü” deme görüşünü her zaman ki gibi açık yüreklilikle dile getirmektedir.

 

Bu nedenle İzmir Barosu olarak, siyasal endişelerle zaman içinde değişen tanımlara bakmaksızın, Türkiye Cumhuriyeti’ nin otuz yıldır dinmeyen gözyaşının kaynağının PKK olduğunun herkesin kabul ettiği bir ortamda,, PKK’ nın  “terör örgütü olmadığı” yolundaki ideolojiyi kabul etmemiz mümkün değildir. Yapılmış olan açıklamanın gerek Türk Ceza Yasası gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları karşısında da kabul edilebilir bir yönü yoktur. Ülkenin yaşananlar karşısında güçlenmek, bu acı günleri geride bırakabilmek için birlik ve beraberlikle kenetlenmeye muhtaç olduğu bu günlerde, terör örgütünü meşru zemine çekmeye çalışarak toplumsal destek ortamı hazırlamaya yönelik algı girişimleri; milletin duygudaşlık bağlarını zedelemekte, toplumsal ayrışmayı körüklemektedir.

 

Bunun yanında ülkemizin bir diğer kanayan yarası da, yıllardır yargıya yapılan müdahaleler ile oluşan hukuksuzlukların kanıksanmış olmasıdır. Yakın geçmişte yüzlerce kişinin, siyasal iktidarın etkisinde alınmış olan hukuka aykırı gözaltılar, tutuklamalar hatta yargılamaların kurbanı olduğu artık anlaşılmıştır. Devlet güçlerinin, siyasi iradeden aldığı güç veya emirle hukuku bir cezalandırma aracı olarak görmeleri, biz hukukçuları derinden üzmekte ve bunu bir insan hakkı ihlali olarak görmekteyiz. Yasalarda başka yöntemler varken yakalama kararı gibi insan onuru ile bağdaşmayacak yöntemleri uygulama keyfiliğini de bir tür devlet terörü olarak değerlendirme gerektiği görüşünü taşımaktayız.

 

Diyarbakır Baro Başkanının söylemiş olduğu talihsiz sözleri kabul etmek mümkün olmasa da bir baro başkanının adliye içindeki makamında ifadesine başvurulmasını beklerken, hiçbir gerekçe ile açıklanamayan “kaçma şüphesiyle” yakalama kararı alınmış olması da bahsi geçen hukuksuzluğun başka bir uygulamasıdır ve kabul edilemez.

 

Her kim olursa olsun mazeret yaratmaksızın Ceza Usul Yasalarına uygun şekilde ve yasalar önünde eşit muameleyle soruşturulması gerekir. Aksi uygulamanın kabulü, ülkenin temel taşı olan adalet duygusu ve yargıya güveni derinden sarsacak ve yeni mağduriyetler yaratacaktır. Kişilerin yaptığı eylemler ne olursa olsun daha çok hukukun üstünlüğü ve daha çok insan hakları uygulamaları ile hukuk devletinin oluşması gerektiğine olan inancımızı bir kere daha vurguluyoruz.

 

Ülkedeki tüm hukukçuları bağımsız, tarafsız ve yasalara uygun adalet zemininde yer almaya; bu acı dolu günlerde ülke bütünlüğü için elele vererek yanyana ve güçlü durmaya davet ediyoruz.

 

Saygılarımızla.

 

 

İzmir Barosu Başkanlığı