İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi tarafından Dünya Çocuk Hakları günü dolayısyla bir basın açıklaması gerçekşetirildşi. Basın açıklaması sonrasında ise Karabağlar Hüseyin Akdağ İlkokulu öğrencilerinin öykü ve şiirlernden oluşan sergi İzmir Adliyesi Baro Vestiyeri'nde ziyarete açıldı.
Yapılan basın açıklamasını aşağıda okuyabilirsiniz:
Basına ve Kamuoyuna;
Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır.
Çocukların erişkinlerden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ile şekillenmiştir. Günümüzde çocuk hakları ile ilgili olan uluslararası belge 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmedir. 20 Kasım günü günümüzde Evrensel Çocuk Günü (Universal Children's Day) veya Çocuk Hakları Günü olarak kabul edilmiştir.
BM Çocuk Hakları Komisyonu’na göre imzacı ülkeler arasında BM’ye rapor gönderen 43 ülkeden sadece 14’ü sözleşme ilkelerini iç hukuklarına uyarlamış, diğer ülkeler sözleşmeye uyum sağlamak için yeni ve benzer yasalar çıkarmış veya uyum sağlamak yerine çocukları kendi hakları konusunda bilinçlendirmeyi tercih etmişlerdir.
Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bilgilere göre pornografi, şiddet ve yasa dışı faaliyetlerin çokça görüldüğü ülkelerde çocuk istismarı had safhalara ulaşmaktadır. İstatistikler dünya üzerinde 5-14 yaş grubu arasında 250 milyon çocuk işçi olduğunu söylerken 12-17 yaş grubundaki milyonlarca çocuğun okula devam edemediğini ortaya koymaktadır. Toplam 165 milyon yetimin bulunduğu rapor edilen dünyamızda BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)’na göre her gün beş yaşın altında 22.000 çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı hayatını kaybediyor.
Çocuk Hakları Sözleşmesi ve akabinde kurulan BM Çocuk Hakları Komisyonu’nun tüm çalışmalarına rağmen, bugün çocuklar hâlâ toplumun istismara en açık ve savunmasız grubunu teşkil etmektedir.
Türkiye de 14 Ekim 1990'da imzaladığı sözleşmeyi 27 Ocak 1995'te Resmi Gazete'de yayımladıktan sonra yürürlüğe soktu. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üstünden geçen 20 yıla rağmen Türkiye'de hala 400.000'i tarımda çalışan bir milyona yakın çocuk işçi, çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları ve çatışma ortamında kaybedilen, Suriye savaşından kaçarak Türkiye’ye sığınan ailelerin çocukları, mülteci çocuklar var. Bu çocuklara yardım en önemli görevlerimizden olmalıdır.
Ancak geçtiğimiz yıl içerisinde yaşanılan Ensar Vakfı ve Kaimder’de eğitim gören çocuklara yönelik cinsel istismar davaları, Anayasa Mahkemesi’nin 103. Maddelerinin 1. Ve 2. Maddelerinde yaptığı iptaller dolayısıyla oluşan boşluk nedeniyle çocuk yaşta evliliklerin önünü açan yasa uygulaması, yaşadığımız çevrede kaçak olarak olumsuz şartlarda çalıştırılan yüzlerce mülteci çocuğun varlığı çocuklar için daha güzel bir dünya umutlarımızı ne yazık ki her geçen gün azaltmaktadır.
Bu nedenlerle diyoruz ki;
On sekiz yaşından küçük olan herkes çocuktur. Büyümüş de küçülmüş olsun olmasın, kocaman insan gibi görünsün görünmesin, artık ağabey, abla olsun olmasın, 18 yaşından küçük herkes çocuktur.
Çocuklar hayatta kalmalı, özgürce yaşamalı ve gelişmelidir. Bunu sağlamak ise tüm devletlerin görevidir. Hükümetlerin bunun karşısında mazeretleri olmamalıdır.
Çocukları etkileyecek kararlar alınırken, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip her çocuk görüşlerini serbestçe ifade edebilmelidir.
Sözleşmeye taraf devletler çocukların her türlü ihmal, istismar ve şiddet karşısında gerekli tüm yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri almalıdırlar.
Çocuklar kendilerini savunabilecek durumda değiller, bu işi yetişkinler ve devletler yapmalıdır.
İster tek başına olsun isterse ana–babası veya herhangi bir başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci statüsü kazanmaya çalışan ya da uluslararası veya iç hukuk kural ve usulleri uyarınca mülteci sayılan bir çocuk, bulunduğu ülkedeki çocuklarla aynı haklara sahiptir.
Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişimini sağlayacak yeterli bir yaşam standardı sağlayacağını temin eder.
Çocukların gelişiminde öncelikle sorumlu aileleri ya da vasileridir ancak devletler ailelere yardımcı olmak için gerekli önlemleri alır.
Çocuklar dahil hiç kimse renklerine, cinsiyetlerine, tabiiyetleri ve inançlarına göre farklı muameleye tabi tutulamaz.
Çocuklar kendi kültürlerinden, kendi inançlarında ve dillerinden yoksun bırakılamaz.
Çocuklar ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmaya karşı korunma hakkına sahiptirler.
Çocuk işçi olmaz.
Engelli çocuklar için özel bakım ve eğitim uygulanmalıdır.
Sosyal yardım ve koruma denildiğinde, ilk akla gelen çocuk olmalıdır.
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi ; Her çocuğun hak sahibi, eşit, özgür,mutlu ve onurlu birer birey olarak yaşamda var olabilmeleri için çocukların yararına bütüncül bir dönüşümü savunmaya sonuna kadar devam edecektir.Saygılarımızla.17.11.2016