HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

Kadına Yönelik Şiddette Fail Paneli Yapıldı

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

İzmir Barosu ve YARSAV birlikteliğiyle 26 Mart 2016 günü “Kadına Yönelik Şiddette Fail” başlıklı bir panel gerçekleştirildi.

11:14 . 27 Mart 2016

 

İki oturum halinde gerçekleştirilen panelde birinci oturumun başkanlığını İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Nuriye Kadan yaptı.  İlk oturuma ODTÜ Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yakın Ertürk, İzmir Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Psikolog Işıl Çoklar ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Itır Bağdadi katıldı.

 

İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Av. Figen Merder’in başkanlığını yaptığı ikinci oturuma ise İzmir 1. Aile Mahkemesi Hakimi Huriye Kasap, YARSAV Başkan Yardımcısı Hakim Murat Aydın ve Karşıyaka Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nden Sosyolog Çağrı Baykal Turgut katıldı.

           

Açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan şunları söyledi:

 

Ülke olarak kadına yönelik şiddetin temel kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitliğinin tüm platformlarda tartışmak ve bu konuda farkındalık oluşturmanın zaruri hale geldiği günlerden geçmekteyiz.

 

Maalesef Dünya Ekonomik Forumuna göre toplumsal cinsiyet eşitliğine 142 ülke arasında 125. sıradayız. Bizden sonra ne yazık ki Umman ve Yemen var.

 

Yerel ve ulusal medyaya yansıyan haberlere göre 2010-2015 yılları arasını kapsayan dönemde erkekler, 1134  kadını öldürdü.

 

2015 yılı başından Ekim ayına kadar ise yine erkekler, tarafından 236  kadın, boşanmak istediği için veya evlenmek istemediği için öldürüldü. Kadına yönelik şiddet artarak devam etti, 15 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edildi, 5 kadın ve kız çocuğuna zorla fuhuş yaptırıldı, 29 kadını yaraladı, 6 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu. Öldürülen kadınlar arasında, yasal haklarını kullananlar, katili hakkında üç kez koruma kararı çıkartmış olan da vardı.

 

Yine maalesef son günlerde Karaman’da hepimizin içni burkan olayları yaşıyoruz ve maalesef yetkililerimizin de bu olaylar karşısında ne kadar srumlu davrandığını hepimizi görüyoruz.

 

Kadına yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinden kaynaklanan tarihsel bir olgu olduğunu, bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde baskı kurulmasına, kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığı ve kadınların kariyerlerinde ve sosyal yaşamda ilerlemelerinin engellendiği ifade etmek isterim.

 

Günümüz demokrasilerinde devletin önemli görevlerinin başında kadına yönelik şiddeti önlemek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak gelmektedir. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin bireysel olarak kazanılamayacağı öncelikle devletin şiddetle mücadele için etkin bir politika geliştirmesi ve tüm kurumlarıyla birlikte etkin bir şekilde bu politikaları yürürlüğe koyması gerekmektedir. Kadına yönelik şiddetin beslendiği toplumsal cinsiyet rollerini ve toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarını tartışmanın son derece önemli olduğunu düşünmekteyim

 

Toplumsal cinsiyet; farklı kültürde, tarihin farklı anlarında ve farklı coğrafyalarda kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yüklenen roller ve sorumlulukları ifade eder. Bu çerçevede erkek ve kadın arasında toplumsal yaşama katılma düzeyi açısından farklılıklar oluşur.

 

Bu eşitsizlik ataerkil (erkek egemen) ideolojisinin temelidir. Bu ideoloji ile toplumsal rol ve sorumluluklar ile kadının bedeni üzerinde bir baskı sistemi inşa eden bir dünya görüşü kurulmuştur. Öyle ki kadının özel alandaki geleneksel sorumlulukları onun kamusal alana yönelmesini engelleyecek şekilde düzenlenmiştir. Örneğin aile,örf ve adetler , ahlaki temelde   kadına “değersiz” ve aynı zamanda erkeğe karşı “itaatkâr ve boyun eğen” bir rol yüklenmiştir.

 

Bu nedenle toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınların önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Kadın kamusal alana girebildiği ölçüde özgürleşir ve kendi kişiliğini ortaya koyar. Kadın evde temizlik yapan, çocuk doğuran, yemek pişiren, erkeğe hizmet eden, cinsel rolleriyle var olmayı sürdürdüğü müddetçe ikincil olacaktır. Kadın bu rollerin dışında da var olabileceğini bilmeli ve kanıtlamalıdır.

 

Kamusal alanda eşitliğin sağlanması ve cinsiyet ayrımına dayalı iş bölümüne son verilmesi, kadına eşit fırsatların tanınması ve desteklenmesi kamusal alanı erkek alanı olmaktan çıkaracak, teklikten kurtaracak ve kadın bakışıyla zenginleşecektir. Bu nedenle demokratik temel hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla toplumda yerleşebilmesi kadın ve erkeklerin her alanda, karar alma mekanizmalarında eşit olarak temsil edilmesiyle mümkün olur. Temel hak ve özgürlüklerin yaşandığı, cinsiyet ayrımcılığının olmadığı ve fiili eşitliğin sağlanmış olduğu bir demokrasinin var olabilmesi için özellikle siyasette kadınların temsili önemlidir ve zorunludur.

 

Mustafa Kemal Atatürk büyük öngörüsüyle 1930’lu yıllarda birçok Avrupa ülkesinden çok önce kadına seçme ve seçilme hakkını tanımıştır.

 

Türkiye bu konuda mevcut uluslararası sözleşmelere imza koymuş, yasal düzenlemeleri kısmen gerçekleştirmiştir. Ancak ne yazık ki gereken toplumsal değişim ve dönüşüm sağlanamamış, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için gereken tüm önlemler alınmamıştır.

 

Bu konuda maalesef ki günümüzde gereken hassasiyet de gösterilmemektedir.

 

Objective Araştırmacı Gazetecilik Programı desteğiyle yürütülen araştırmaya göre cinayetlerin önlenmesi ve bu alanda oluşturulacak politikalara katkı sağlamayı amaçlayan 2010-2015 yılları arasını kapsayan dönemde verileri kısaca aktarmak istiyorum.

 

2010-2015 arasında yapılan bu çalışmada kadınları kimler öldürmüş? %13,4 diğer adı altında paylaşılmış, %18,8 ailedeki erkek-akraba, erkek arkadaş-eski erkek arkadaş %14.2, koca ise veya eski koca %53.6. Yani kadınlar evde tehlikeyle birlikte yaşıyor onu gösteriyor bu durum.

 

Türkiye’de 2010-2015 yılları arasını kapsayan dönemde en az 1134 kadın öldürülmüş. Bu beş yılda öldürülen kadınlardan; 608’inin faili kocası veya eski kocası oldu. 161’inin faili erkek arkadaşı veya eski erkek arkadaşı oldu. 213’ünün faili ailedeki erkekler yani babası, oğlu, erkek kardeşi, damadı, kayınpederi veya akrabası olmuş.

 

2010-2015 arası erkeklerin kadınları öldürme bahaneleri de var. Adatılma şüphesi kıskançlık %13,4, erkeğin barışma isteğinin reddedilmesi %6,8, kadının ayrılması-boşanma isteği %10, erkeğin reddedilmesi %3,7, bilinmiyor %2. Tartışma kavga gibi nedenlerle de %18,2, namus-töre cinayetleri %6,2.

 

Erkeklerin kadınları öldürmek için öne sürdüğü bahaneler de de çeşitlilik arz ediyoruz görüyoruz.

 

Yine şiddet, ayrılık, başvuru bu 1134 cinayetin rakamsal olarak ortaya konmuş; 217‘sinde kadına yönelik sistematik şiddet, taciz veya tehdit, 141’i şiddet, taciz veya tehdit karşısında kadınların güvenlik amacıyla resmi bir kuruma başvurmasına rağmen yaşanmış,  234 cinayet, devam eden bir ayrılık veya boşanma sürecinde işlenmiştir

 

Yine bu araştırmaya göre cinayet mahalli yapılmış, bu araştırmada kadınlar nerede öldürüldü? Kadının işyeri civarında % 4,1, evin önünde %4,1, kamuya açık alan %19,8, evinde % 59,6. Çok çarpıcı rakamlar.

 

İzmir Barosu’nun 2011 yılı Aralık ayından itibaren faaliyette bulunan Kadın Hakları Merkezi “kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla mücadele yürütmektedir. Bu kapsamda özellikle şiddet mağduru kadınlara hukuksal destek sağlanmaktadır. Merkezimize bu güne kadar 2900 kadın başvurarak şiddete uğradığının ifade etmiş ve hukuksal destek almıştır.

 

Biz de yönetime geldiğimiz tarihte hemen Kadın Hakları Merkezimin fiziksel yapısını düzelttik. Özellikle kadınlarımız kadın hakları merkezimize gelerek özel odalarda hiçbir özelini gizleme gereğini duymaksızın orada gönüllü olarak faaliyet gösteren yaklaşık 300 meslektaşımıza her türlü özellerini paylaşmak suretiyle hukuksal destek almaktadırlar.

 

Tüm  kadınları mücadeleye, örgütlenmeye, kadınların örgütlü dayanışmasının, bütün kadınları kapsayacak ve  yalnız bırakmayacak şekilde daha da güçlendirmeye çağırıyoruz.

 

İzmir Barosu olarak hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, basın özgürlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin evrensel boyutlarda olması ve uygulanması durumunda ülkemizin hızla kalkınacağını, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletine gösterdiği hedefin gerçekleşeceğini biliyoruz. Hedefimiz ülkemizin üniter yapısına, Atatürk ilke ve devrimlerine, hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına, basın özgürlüğüne, temel hak ve özgürlüklere sahip çıkarak, bu güzel vatanda kardeşçe hür bir şekilde yaşamak olmalıdır.

 

Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Murat Arslan ise yaptığı açılış konuşmasında YARSAV’ın Türkiye’de yargıç ve savcıların evrensel anlamda bağımsızlık kriterini taşıyabilen tek örgütü olduğunu ayrıca uluslararası alanda yargıç ve savcıları temsil etme niteliğine sahip Türkiye’nin tek örgütü olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında “kurulduğumuz günden bu yana ülkenin ve halkın hukuk sorunlarıyla yakından ilgileniyoruz. Bu kapsamda kadına yönelik her türlü şiddetin ve ayrımcılığın son bulması için çabalıyoruz. Kadın haklarına ilişkin sorunların insan hakları temelinde ele alınmasını ve kadının eşit bir birey olarak toplumdaki yerini almasını savunuyoruz. Kadını eve kapatan onu sadece anne rolü ile gören bir toplumun gelişmesinin ve özgürleşmesinin mümkün olmadığına inanmıyoruz. Kadına yönelik şiddet yıllardır bir kadın sorunu olarak görüldü. Halbuki bu sorun kültürel, coğrafi, dini, toplumsal ve ekonomik sınırları da aşan küresel düzeyde bir insanlık sorunu. Dolayısıyla şiddetin sonlandırılması için verilen mücadelede şiddetin asli faili olan erkekleri de kapsayan bir girişim yürütmek zorundayız. Bu nedenle erkekleri kadına ve çocuklara yönelik şiddet uygulamaya iten nedenleri tespit etmek, şiddet nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi kadar önemlidir. Şiddetin failini tanımak, suçun nedenlerini görmek, suçun önlenmesi ve ortaya çıkan sonuçların giderilmesi için çok faydalıdır. Şiddet failinin cezalandırılması gerekliyse de, bu cezalandırma şiddetin ortadan kaldırılması için yeterli değildir. Şiddeti ortaya çıkaran nedenlerin belirlenmesi ve bu nedenlerin giderilmesi de gereklidir. Ortaya çıkan şiddetin mağdurunun korunması, iyileştirilmesi ve yeniden şiddete maruz kalmasının önlenmesi gerekiyor. Mağdurun korunması ile eş zamanlı olarak şiddet failinin yeniden şiddete başvurmasını önleyici tedbirlerin de alınması gereklidir. YARSAV ve İzmir Barosu bu çalışma ile şimdiye kadar genelde mağdur açısından tartışılan aile içi şiddet konusunu fail açısından da tartışarak konuyu gündeme taşıyor.” dedi.

 

Panelin öncesi ve sonrasında YARSAV Başkanı Murat Arslan, YARSAV Yönetim Kurulu üyeleri, YARSAV üyesi çok sayıda hakim ve savcı Baro Başkanımız Av. Aydın Özcan’ı ziyaret ettiler. Panel sonrası birlikte akşam yemeği yendi.