Dün, İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, görmekte olduğu akademisyen Yonca Demir dosyasında, meslektaşımız avukat Oya Meriç Eyüboğlu’nun önce esas hakkındaki savunmasını bitirmesine imkan tanımadan sözünü yarıda kesmiş, sonra kendisine duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle uyarı vermiş, ardından da müvekkili hakkında alınan karara itiraz ettiği için meslektaşımızı "atın şunu, atın şunu, şu kadını atın" diyerek özel güvenlikçi marifetiyle duruşma salonundan zorla dışarı çıkartmıştır.
Söz konusu kararla, duruşma salonunda sözü kesilen, savunma yapmasına izin verilmeyen, ifadeleri tutanağa geçirilmeyen ve son günlerde sayısı gittikçe artan şekilde salondan zorla çıkarılan avukatlara bir yenisi daha eklenmiştir. Yaptığı savunması beğenilmeyen avukatın tutuklanması, hatta akıl sağlığı yerinde değildir denilerek hastaneye sevk edilmesi gibi hiçbir gerçek hukuk devletinde karşılaşmanın mümkün olmadığı durumlar ülkemizde ne yazık ki bizlerin karşı karşıya kaldığı günlük olaylar halini almıştır.
Meslektaşımız Oya Meriç Eyüboğlu’nun başına gelen söz konusu vahim vakanın 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü'nde, hem de bu özel gün Türkiye’deki avukatlara ithaf edilmişken yaşanması düşündürücüdür. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi'nce gösterilmiş bu tavrın münferit bir olay olarak değerlendirilmesi içinde yaşadığımız koşullar itibariyle artık mümkün değildir. Bu olayla, Türkiye’de hiçbir avukatın mesleğini yaparken güvende olmadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ancak unutulmamalıdır ki, avukatların güvende olmadığı, mesleklerini hakkıyla icra etmelerine imkan verilmediği sistemlerde bağımsız bir yargıdan söz edilemez.
Duruşma salonlarını polislere ve özel güvenlik görevlilerine açanların, “kendi istedikleri” avukatlığı yapmayan meslektaşlarımızı yargılama faaliyeti içinde görmek istemediklerinin farkındayız. Ancak, avukatların mesleklerini nasıl ifa edeceklerini onlara dikte edebileceklerini sananlar, bu boş düşlerinin bağımsız savunmanın temsilcisi olan barolar ve mesleklerini hakkıyla yapmaya çalışan on binlerce meslektaşımız var oldukça asla gerçekleşmeyeceğini akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Kendilerini kanunların yegane uygulayıcısı olarak görenler, karşılarında her zaman, işini meslek onuru ve kurallarına göre yapan avukatları bulacaklardır, bundan hiç şüphe duymasınlar.
Söz veriyoruz: Sokakta, karakollarda, adliyelerde ve hukuka aykırılığın olduğu her yerde var olmaya; toplumsal barışı savunanların, yoksulların, kadınların, çocukların, haksızlığa uğrayan ve çaresizce adalet arayan her kesimden tüm yurttaşlarımızın avukatlığını yapmaya devam edeceğiz.
Tarih, karar verenlerin değil, insan hakları, hukuk ve adalet mücadelesi sürdüren avukatların tarihidir. "Tarih bizleri haklı çıkaracaktır!"
İzmir Barosu Başkanlığı