HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

Türk Yargısının Adaletle İmtihanı!

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük değerlerden olan ve bu topraklarda yaşayan hemen her insanın gönlünde taht kurmuş, duayen sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e bir televizyon kanalında yaptıkları açıklamalar gerekçe gösterilerek, reva görülen uygulama, “adalet sarayından” yansıyan bir fotoğraf karesi olarak, vicdanlarımızı ve hukuki güvenlik algımızı derinden yaralamış, toplumsal belleklerimize kara bir anı olarak kazınmıştır.

17:44 . 25 Aralık 2018

Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük değerlerden olan ve bu topraklarda yaşayan hemen her insanın gönlünde taht kurmuş, duayen sanatçılar Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e bir televizyon kanalında yaptıkları açıklamalar gerekçe gösterilerek, reva görülen uygulama, “adalet sarayından” yansıyan bir fotoğraf karesi olarak, vicdanlarımızı ve hukuki güvenlik algımızı derinden yaralamış, toplumsal belleklerimize kara bir anı olarak kazınmıştır.

 

Toplumun gözü önünde yaşayan ve davet edildikleri takdirde kendi başlarına ifade vermeye gidebilecek bu iki değerli sanatçımız, soruşturma başlatan savcılık kanalı ile, bilinçli bir şekilde 'gözaltı' görüntüsü verilmek suretiyle, sabah saatlerinde polis tarafından evlerinden alınarak, 'basın suçları' yerine 'örgütlü suçlar bürosu'na götürülmüşlerdir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ve hukuki temayülde yer almayan bu uygulama ile verilmek istenen mesaj açıktır. Siyasi otorite, yargı organları kanalı ile toplumun muhalif ve iktidara hakim zihniyetten farklı düşünen kesimlerine gözdağı vermek istemiştir.

 

Tamamıyla, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek açıklamalardan rahatsız olan Cumhurbaşkanı’nın bu iki sanatçıyı, sözleri üzerinden hedef alıp, “Beni ipe götüreceklermiş. Bunlar sanatçı müsveddesi, bedelini ödeyecekler” şeklindeki açıklamaları “bağımsız” yargı organlarını ‘Pazar’ günü 1 saat içinde harekete geçirmiş ve jet hızıyla Akpınar ile Gezen hakkında soruşturma başlatılmıştır.

 

Şunu biliyoruz ki siyasi iktidar yıllardır farklı yöntemlerle yaptığı gibi, muhalif olan tüm kesimler üzerinde bir ‘korku imparatorluğu’ yaratmak istemekte ve buna meşruiyet kazandırmak için de bu kez yargı faaliyeti yürüten organları  kullanmaya çalışmaktadır. Muktedirlerin tarih boyunca toplumları sindirmek ve hizaya sokmak için farklı güç mekanizmaları kullanarak yaratmaya çalıştığı korku imparatorluğu bu kez “bağımsız yargı” eliyle dizayn edilmek istenmektedir.

 

Yargısal mekanizmalar ve yasal yollar kullanılarak oluşturulan her türlü uygulama, toplum üzerinde meşru kılındığında korku, insanları siyasal saiklerle yönlendirmede kullanılabilecek en etkili yollardan biri olarak düşünülmektedir. Bu suretle meşru bir hale getirilmiş korku yaratma uygulamaları, spekülasyonlara, şüpheciliğe ve bir kamuoyu refleksinin oluşmasına neden olacak, yaratılan korku ortamında, toplum içerisinde yaşayan birey, yasal yollar ile meşru kılınmış ve oldukça etkili korku yöntemleri ile yönlendirilebilir bir hale gelecektir.

 

Oysaki demokrasinin hâkim olduğu hukuk devleti kavramının temel dayanak noktalarından biri yargının bağımsız olmasıdır. Yargı bağımsızlığı, insan hak ve özgürlüklerinin başlıca güvencesi, hukuk devletinin özü ve varlığının da temel unsurlarından biridir. Hâkim ve savcıların türlü maddi ve manevi baskı, emir ve telkinden uzak Anayasaya, hukuka ve usul hükümlerine uygun olarak vicdani kanaatlerine göre yargı yetkilerini kullanması gerektiği açıktır.

 

Bangalor Yargı Etiği İlkeleri’nin “Bağımsızlık” başlıklı ilkesi, “Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünün ön koşulu ve adil yargılanmanın temel garantisidir. Bu nedenle hâkim, hem bireysel hem de kurumsal yönleriyle yargı bağımsızlığını korumalı ve bu konuda örnek teşkil etmelidir.” düzenlemesine yer vermektedir.

 

Uygulama konusunda ise, “Hâkim; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmelidir”hükmünü düzenlemektedir.

 

Yargı bağımsızlığı hukukun üstünlüğü için bir ön şart ve adil yargılanmanın temel bir teminatıdır. Hâkimler, “vatandaşların hayatları, özgürlükleri, hakları, sorumlulukları ve mal varlığı üzerinde nihai kararı vermekle görevlendirilmişlerdir” BM Temel İlkeleri’nin tekrarı olarak Pekin Bildirgesi’nde ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve 6. maddelerinde ifade edilen bağımsızlık kavramı hâkimlerin kendi menfaatleri için bir ayrıcalık veya imtiyaz olmayıp, adaleti arayan ve bekleyenlerin menfaatinedir.

 

Dün yaşanan bu vahim olay, hukuksuzluğun, hukuk devleti yerine, devletin hukuku kavramının konulmasının ve muktedirin hukukunun muhalefet üzerinde bir sopa haline dönüştürülmesinin en kara örneklerinden biri olarak belleklerimizdeki yerini almıştır.

 

Yargının itibarına yönelik en ciddi tehdit, yine bizzat yargının kendisinden gelebilir. Italo Calvino, Bir Yargıcın İdamı adlı öyküsünde, üzerine söz söylemeyi hepten gereksiz kılacak çarpıklıkta anlatır bu durumu. “Adalet yargı bağımsızlığı ve demokratikleşme sürecinde farklı görüşler var. Ama bana göre adaletin solması ihtimali gittikçe büyüyor. Halkın yargıya düşmanlığı önemli değil. Bana göre, halkın yargıya güvensizliği önemlidir. Eğer güvensizlik doğarsa, işte asıl felaket o zaman başlamıştır.”

 

Gelinen noktada, yargı organları ve yargı yetkisini kullananlar, bir karar vermek üzere yol ayrımındadırlar. Ya etki altına alınacaklar, emir, talimat ve yönlendirmeler ile siyasi saiklerin etki alanına girecekler ve toplumu, ülkeyi felakete sürükleyecekler ya da demokratik toplumun en büyük güvencesi olan hukukun, bağımsız ve objektif suretle işletilmesi sayesinde hukuk devletinden yana taraf olacaklardır.

İzmir Barosu ise, savunma makamının bağımsız temsilcisi olarak, hukuk devletinin inşası için insan hak ve özgürlüklerinden yana tarihsel misyonundan aldığı güç ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.

 

Bu vesile ile yurttaşlarımızın başta fikir ve ifade hürriyeti olmak üzere tüm insan hak ve özgürlüklerinin korunması ve gerçekleştirilmesi için yetkilileri göreve davet ediyor ve sanatçılarımız Müjdat Gezen ve Metin Akpınar'ın haklarında sürdürülen hukuki sürecin takipçisi olacağımızı bildiriyoruz. Tüm kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

 

 

İzmir Barosu 

Yönetim Kurulu Adına 

Av. Özkan YÜCEL

İzmir Barosu Başkanı