HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

İzmir İnsan Haklarının Başkenti Kampanyası Basın Toplantısı Yapıldı

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

İzmir Barosu, temel hak ve hürriyetlerin büyük baskılar altında olduğu günümüzde İzmir’in potansiyelini kullanarak yerelden insan haklarını inşa etmek, pilot projelerle halkın hak ve özgürlük alanını genişletmek, uluslararası kurumlarla işbirliği içinde İzmir’i bir insan hakları konferansları kenti yapmak için “İzmir İnsan Haklarının Başkenti” kampanyasını duyurduğu, çeşitli meslek ve sivil toplum örgütlerinin de katıldığı bir basın toplantısı düzenledi.

17:39 . 12 Aralık 2018

İzmir Barosu, temel hak ve hürriyetlerin büyük baskılar altında olduğu günümüzde İzmir’in potansiyelini kullanarak yerelden insan haklarını inşa etmek, pilot projelerle halkın hak ve özgürlük alanını genişletmek, uluslararası kurumlarla işbirliği içinde İzmir’i bir insan hakları konferansları kenti yapmak için “İzmir İnsan Haklarının Başkenti” kampanyasını duyurduğu, çeşitli meslek ve sivil toplum örgütlerinin de katıldığı bir basın toplantısı düzenledi.

 

Basın açıklamasından sonra konuşan İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel ise “Bir baro olarak İzmir'i insan haklarının başkenti yapacağız demek iddialı gelebilir” diyerek İzmir'in yerel yönetimlerinin de bu çabaya destek vereceğine inandıklarını dile getirdi. “Sağlık alanında mı sorunlar var, Tabip Odasıyla birlikte çalışabiliriz, çevre alanında mı sorunlar var, çevre mühendisleri odasıyla çalışabiliriz” diyen Av. Özkan Yücel, bu alanda duyarlı bütün sivil toplum kuruluşlarını, harekete geçmeye hazır bütün kesimleri bir araya getirmek onları bir potanın etrafında birleştirebilmenin İzmir Barosu’nun yeteneği dahilinde olduğunu söyledi. Bunu başarabilecek güce, kararlığa ve inanca sahip olduklarını söyleyen Av. Özkan Yücel, “O yüzden de iddialı bir sözle yola çıktık. Hep birlikte İzmir'i insan haklarının başkenti yapmaya hazırız diye düşünüyorum” dedi.

 

Baro Başkan Yardımcısı Av. Özgür Yılmazer ise, “iddialı bir hedefimiz var. İzmir’i insan haklarının başkenti yapmak istiyoruz” diyerek  insan hakalrını sadece bir gün ya da bir hafta boyunca değil tüm yıla yayacak bir süreç olarak gördüklerini dile getirdi. Hem İzmir’in tarihsel dinamikleri hem de İzmir Barosu’nun insan hak ve özgürlükleri konusundaki110 yıllık birikiminin bu anlamda bir ışık olabileceğini ifade eden Av. Özgür Yılmazer, “bir aydınlanma hareketi başlatabileceğimizi ve bu aydınlanmanın tüm Türkiye’ye sirayet edebileceğini düşünüyoruz” dedi.

 

 

İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi, Av. Deman Güler’in okuduğu basın açıklamasının tamamı şöyle:

 

 

Değerli katılımcılar, sayın basın mensupları;

 

Türkiye 2019 yılına insan haklarının hemen her alanında büyük sorunlarla giriyor. Ülkemiz temel hak ve hürriyetlerin sadece kâğıt üstünde kaldığı, yurttaşların kendini güvende hissetmediği, yitirilen özgürlüklerin bir daha geri gelmeyeceği kaygısıyla insanların başka ülkelere göç etmeyi çözüm olarak gördüğü bir süreçten geçiyor.

 

Toplumun yaşadığı bu kaygıları paylaşmamak mümkün değil. Zira ne medeni ve siyasal haklar bakımından ne de ekonomik, kültürel ve sosyal haklar açısından öngörülebilir bir zaman zarfında iyileşme emareleri görülmüyor. Dayanışma haklarından olan gelişme, çevre ve barış gibi haklar ise siyasal iktidar açısından hiçbir anlam ifade etmiyor.

 

Yürütme organı ve onun temsilcileri, insan hakları karnemizin çok iyi olduğu hususunda ısrarcılar. Halbuki, gerek her gün karşılaştığımız sosyal olaylar, gerekse uluslararası mekanizmaların sıklıkla verdiği aleyhe kararlar iktidarın bu iddiasının gerçekçi olmadığının kanıtı niteliğindeler.

 

Mevcut gerçekliğin reddi, öngörülebilir bir zaman zarfında ülkemizdeki durumun daha iyiye gitmeyeceğini bizlere gösteriyor. Uluslararası mahkeme kararlarının dahi tanınmadığı bir ortamda hak mücadelesi yapan kişi ve kurumlar kendilerini koyu bir karanlık içerisinde hissediyorlar.

 

Ancak Türkiye, bir taraftan da araştıran, okuyan, merak eden, özgürlük isteyen milyonlarca insanı ile çağdaş uygarlığın bir parçası olmakta ısrarcı. Bu gerçek, umudu var eden en önemli olgu.

 

Merkezi siyasetin hızla uzaklaştığı insan hakları eksenine yeniden girmek, bir parçası olduğumuz Avrupa siyasal coğrafyasının kurallarını en iyi şekilde uygulamak ve yurttaşların haklı taleplerini yerine getirebilmek için yeni cümleler kurmak, yeni hedefler belirlemek, örnek uygulamalar geliştirmek gerekiyor.

 

İzmir Barosu Tarihsel Misyonunun Gereğini Yapmaya Hazır

 

Türlü vesileler ile çoğulcu bir demokrasinin beşiği olmaktan uzaklaştırılan meclisin yerine getiremediği görevleri yerel siyasetin yapmaması için hiçbir neden yok. Ve yerelden insan haklarını gerçekleştirmek için en uygun yer de üzerinde yaşadığımız güzel İzmir şehri.

 

Bizler İzmir’in 5000 yılı aşkın tarihi, farklı kültürlerin bir arada barış içinde yaşama geleneği, dünyanın hayran olduğu güzellikteki coğrafyası, tarihsel ve anıtsal mekânları, dinamik ve genç nüfusu ile insan hakları alanında lider bir kent olacağına gönülden inanıyoruz.

 

İzmir ülkemizin en büyük ihracat limanlarından biri olarak, yüz yıla yaklaşan fuar şehri geleneği ve Akdeniz çanağında tarihsel olarak oynadığı öncü rol ile Türkiye’yi bugün bulunduğu girdaptan çıkaracak potansiyele sahip yegâne kenttir.

 

Bu nedenle İzmir, gerek demografik yapısı gerekse sahip olduğu ekonomik ve kültürel değerler ile insan haklarının yerelden inşa edildiği bir kent olmalıdır.

 

İzmir Barosu, görevi olan insan haklarını savunmak ve korumak ilkesi gereği İzmir’i İnsan Haklarının Başkenti yapmak için tüm yerel yönetimleri, kamu kurumlarını, sivil toplum örgütleri ve İzmirli yurttaşları birlikte hareket etmeye çağırıyor.

 

İzmir İnsan Hakları Alanında Öncü Kent Olmalıdır

 

İzmir Barosu’nun iddiası kentin yerel yönetimler, kamu kurumları, kentte bulunan STK’ler ve meslek örgütleri aracılığı ile örnek uygulamalar geliştirmesi üstüne kuruludur.

 

Merkezi iktidarın Türkiye’nin çağdaş uygarlık hedefinden hızla uzaklaştığı günlerde yerel yönetimlerin üstüne düşen sorumluluk daha da artmıştır. Yalnızca yanlış uygulamaları eleştirmek, yerine doğru ve gerçekleştirilebilir alternatifleri koyamamak ülkemiz insan hakları hareketinin en büyük sorunlarından biridir. Halkın temel hak ve özgürlük alanındaki taleplerinin tamamına yerelden yanıt vermek elbette ki mümkün değildir. Ancak bu durum yerel yönetimlerin insan hakları alanında örnek uygulamalar geliştirmemesinin bahanesi de olamaz.

 

İzmir yerel seçimlerin arifesinde kendisine insan hakları alanında bir yol haritası çizmelidir. Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri önceden belirleyecekleri ilkeler ve projeler uyarınca pilot uygulamalar yapmalıdırlar. Örneğin ilçe belediyelerimiz kendilerinin yetki alanı dahilinde sokak çocuğu bırakmamayı, tüm kaldırımlarını engellilere uygun hale dönüştürmeyi hedefleyebilir. Şeffaf bütçe yaratmak, mülteci çocukların okullaşma oranını yüzde yüze çıkarmak, kadın sığınma evlerinin sayısını belli oranda artırmak gibi sayısı çoğaltılabilecek yüzlerce konuda bir liste oluşturulması ve hedefler belirlenmesi belediyelerin gündemine alınabilir.

 

İzmir Bir İnsan Hakları Konferans Şehri Olacaktır

İzmir’in en önemli tarihsel birikimlerinden olan fuar kültürü her geçen gün gücünden kaybetmektedir. Şehrimizin EXPO adaylığının merkezi iktidarın gereken desteği vermemesi sonrası kaybedilmesi şehrin kendine olan güvenini azaltmıştır. Halbuki, İzmir var olan potansiyeli ile sürekli bir EXPO kenti olma gücüne sahiptir.

 

İzmir kuracağı uluslararası ağ ile Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere AGİT ve AB gibi kurumların insan hakları alanında yapacağı toplantılara düzenli olarak ev sahipliği yapabilir. Bu sayede, oluşturulacak insan hakları kongreleri turizminin de etkisiyle, Türkiye’nin uzaklaştığı çağdaş insan hakları çizgisine yeniden girmesine de yardım edilecek, uluslararası toplumla kopma noktasına gelen bağlar da bu sayede yeniden güçlendirilecektir.

 

Söz konusu insan hakları kenti kimliği, bu anlamda İzmir ekonomisine büyük bir katkı sağlayabilir. Bilindiği üzere insan hakları alanında ileri ülkeler aynı zamanda yatırım yapılması en kolay olan yerlerdir. “İnsan Haklarının Başkenti” kimliği ile İzmir’de yeni iş alanları oluşturulacak, ekonomik yatırımın güven içinde şehrimize getirilmesine olanak sağlanacaktır.

 

Şehrin markası haline gelecek insan hakları kimliği bir yandan da hak ihlallerini en aza indirmeye yardım edecektir. Zira bu tür ihlaller markaya yapılmış müdahaleler olacağından doğrudan insanların ekmeğine ve aşına saldırı anlamına gelecek ve en başta İzmirlilerin tepkisini çekecektir.

 

Yıl Boyu Sürecek Etkinlikler

İzmir insan hakları alanında yapacağı atılımla tüm Türkiye için örnek hale gelecektir. Yerel yönetimlerin katkısıyla oluşturulacak bir insan hakları köyü, dünya çapında bir insan hakları kütüphanesi barındıracak ve alanda çalışan akademisyenlerin, öğrencilerin, hukukçuların ve aktivistlerin sürekli surette gelip yararlanacakları bir merkez olarak işlev görecektir.

 

10 Aralık haftasında başlayacak ve yılbaşına kadar devam edecek etkinliklerle bir şenlik havası oluşturulacak ve yerel üreticilerin ürettiği mallar halkla buluşacaktır. Bu pazarlar aynı dönemde Avrupa’da açılan yılbaşı pazarlarına bir alternatif olacaktır.

 

Yıllardır bilinçli şekilde niteliği değiştirilen ve unutturulan 23 Nisan çocuk şenliği uluslararası niteliğine yeniden kavuşturulacak ve çocuk hakları konusunda dünyaya model olan uygulamalar dünya çocuklarının katılımı ile İzmir’de gündeme getirilip hayata geçirilecektir.

 

Türkiye İçin Model Şehir

İzmir halkının hem bugün hem de bundan sonraki dönemde hakları konusunda bilinçlendirilmesi için temel hak ve özgürlükler alanında eğitim çalışmaları yapılacaktır.

 

Çocuk ve yetişkinlerin hak bilincine erişmeleri yerel yönetimlerin İzmir Barosu ile birlikte sağlayacağı kaliteli eğitim çalışmaları ile gerçekleştirilecek ve bu konuda uluslararası kurumlarla ortaklığa gidilecektir.

 

İzmir’de hali hazırda var olan insan hakları bilincinin artırılması ve demokratik hakların kitleler tarafından özümsenmesi bu sayede gerçekleştirilecektir. İzmir’in gelişmek için insan haklarını temel alan bir program uygulaması kentin Türkiye’nin ve hatta bölge ülkelerinin geri kalanı için bir model olması sonucunu doğuracaktır.

 

Dolayısıyla İzmir İnsan Haklarının Başkenti projesi ile yerelden üretilen gücün bununla sınırlı kalmaması ve tüm ülkemizi ve hatta bölge coğrafyamızı olumlu şekilde etkilemesi beklenmektedir.

 

İzmir için sunduğumuz vizyon pek tabi ki yalnızca İzmir Barosu’nun altından kalkabileceği bir iş değildir. Ancak burada şunu açıklamak isteriz ki İzmir Barosu 110 yıllık tarihi ve insan haklarındaki eşsiz birikimi ile İzmir yerel yönetimlerinin yanında olmaya hazırdır.

 

Tüm yerel yönetimlerimizi, belediye başkanlarımızı, kamu kurum ve kuruluşlarımızı, sivil toplum örgütlerimizi ve her şeyden evvel değerli İzmirli hemşerilerimizi bu çağrımıza destek vermeye davet ediyoruz.

 

Gelin hep birlikte şehrimizi bir dünya şehri yapalım.

 

Gelin hep beraber özgürlük ve refah içinde bir kent kuralım.

 

Gelin ülkemizin güzel yarınlarını hep beraber inşa edelim.

 

Gelin “İzmir İnsan Haklarının Başkenti” olsun!