HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

Çocuk İşçiliği Çalıştayı Düzenlendi

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

İzmir Barosu ile Yaşar Üniversitesi ortaklığı ile çocuk çalışanların çalışma koşulları ve bu konudaki uygulama ile hukuki mevzuatı tartışmak amacıyla 20-21 Nisan 2018 tarihlerinde “Çocuk İşçiliği Çalıştayı” düzenlendi.

22:50 . 23 Nisan 2018

İzmir Barosu ile Yaşar Üniversitesi ortaklığı ile çocuk çalışanların çalışma koşulları ve bu konudaki uygulama ile hukuki mevzuatı tartışmak amacıyla 20-21 Nisan 2018 tarihlerinde “Çocuk İşçiliği Çalıştayı” düzenlendi. Özellikle 8 yıllık kesintisiz eğitimden 12 yıllık kesintisiz eğitime geçiş ve Mesleki Eğitim Kanunu ile küçük yaşta çocukların zorunlu olarak iş hayatına girmesi, çocuk oyunculara ilişkin yönetmeliğin halen çıkmaması ve çalışma şartlarının belirsizliğini koruması, çocuk işçilerin gerekli denetimlerinin yapılmaması, yabancı çocukların kötü çalışma şartlarında kaçak çalıştırılmaları gibi çocuk işçiliğindeki birçok sorun hakkında farkındalık yaratılarak çözüm önerileri geliştirmek amacıyla düzenlenen çalıştaya, çocuk işçiliği ile ilgili olarak uygulamaya yönelik çalışan konunun uzmanlarının, akademinin ve resmi kurum yetkililerinin de bulunacağı çok sayıda konuşmacı katıldı.

 

İzmir Barosu üyelerinin yanı sıra, Siirt, Sakarya, Kütahya, Ankara, Manisa ve Aydın barolarından avukatların katıldığı çalıştay öncesi İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan suça sürüklenen çocukların eserlerinden oluşan bir sergi açılışı yapıldı.

 

 

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, çocuk işçiliğinin kökeninin tarihin ilk dönemine kadar dayandığını ve hem dünyada hem ülkemizde kronikleşmiş hale gelen bir insan hakları sorunu olduğunu ifade ederek, insan hakları belgelerinin ortak amacının çocuk işçiliğini tamamen sonlandırmak olsa da kısa vadede bu amaca ulaşmanın mümkün olmaması sebebiyle ilk aşamada çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemelerinin hedeflendiğini söyledi. Suriye yaşanan savaş nedeniyle Türkiye’nin göç alan bir duruma geldiğini, bu durumun da çocuk işçiliği anlamında ülkemizdeki durumu içler acısı bir hale getirdiğini söyleyen Av. Aydın Özcan bu sorunun ülke olarak değil uluslararası işbirliği ile çözülebileceğini vurguladı. Çocuk işçiliği ile mücadelenin ancak bilimsel, demokratik ve çağdaş zorunlu eğitim sistemi ile mümkün olacağını vurgulayan Av. Aydın Özcan “ülkemizin çağdaş normlarla yönetilmesi, başta eğitimin çağdaş normlarla yapılmasını sağlamak ve cumhuriyet değerlerine, Atatürk ilke ve devrimlerine sonuna kadar sahip çıkmak, çocuklarımıza iyi bir geleceği hep birlikte sağlayabilmek başlıca görevimiz” dedi.

 

 

Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Nazım Sözer ise yapmış olduğu açılış konuşmasında üniversitelerin araştırma, eğitim ve toplumla iç içelik olmak üzere üç temel görevi olduğunu ifade ederek, “biz baroyla birlikte bu mükellefiyeti önemli ölçüde yerine getirmeye çalışıyoruz” dedi.

 

 

Çocuk işçiliğinde sivil toplumun rolünün ele alındığı ilk oturumun başkanlığını Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Başkanı Seracettin Göktaş yaparken oturuma sanatçı Şebnem Sönmez, Oyuncular Sendikası Koordinatörü Yeşim Girgin, UNICEF yetkilisi Melih Akın ve Öğretim Görevlisi Sinan Derman konuşmacı olarak katıldılar.

 

UNICEF’in çocuk işçiliği ve STK’lar ile ortak çalışmaları hakkında konuşan Melih Akın, İzmir’in çocuk işçiliği ile mücadele açısından önemli bir kent olduğunu ifade ederek 2000’li yıllarda İzmir’de yapılan çalışmaların kenti özel bir konuma soktuğunu söyledi. Bu çalışmalarla 8 bin çocuğun işçilikten uzaklaştırıldığını ifade eden Akın, “bunun temelinde sosyal hizmet merkezinin çocuklara sahip çıkması vardı ama bu çalışmalar daha sonra durdu. Buradaki en büyük eksiklik kurumlar arası diyalogun iyi olmaması” dedi.

 

Oyuncular Sendikası Genel Koordinatörü Yeşim Girgin ise çocuk oyuncuların çalışma koşullarını belirleyecek olan yönetmeliğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hala çıkarılmamasını eleştirerek "Yurtdışında daha küçük çocuklar çalıştırılıyor ama orada ciddi anlamda denetim ve yaptırım ile çok caydırıcı cezalar var. Biz de ise cezaların caydırıcı hiçbir yanı yok. Yetişkinler için bile çalışma koşulları çok zor. Senaryo gereği şiddet içeren, kaos içeren, kavga içeren sahneler olacaksa, reji çocuğun bu ortamdan etkilenmeyeceği sahneler hazırlayacak. Ama bu sette gerçekleşmiyor” dedi.

 

“Setteki çocuk işçidir” diyen oyuncu Şebnem Sönmez ise çocuk işçiliği ve oyunculuğu konusunda farkındalığın artması gerektiği aktarırken özellikle kanunlar anlamında hukukçulara büyük görev düştüğünü belirtti. Sönmez, “Ülkemiz çocuk oyunculuğu işçi olarak görmüyor.  Bir çocuk ağlama sahnesini çekerken kaç saat çalışıyor, yetişkinler olarak bunu düşünmeliyiz” dedi.

 

Yaptıkları çalışmada, çocukların erken yaşta çalışmaya başlamaları, çalışma nedeniyle yeterli bir eğitim almamaları, fiziksel, ruhsal sağlık ve duygusal ve ahlaksal uygun olmayan koşullarda çalışmalarının ihmal ve istismar olarak tespit ettiklerini söyleyen Sinan Derman çocuk işçiliği ile mücadelede en önemli ayağı yerel yönetimler ile yapılan ortak çalışmaların oluşturduğunu ifade etti.

 

 

Oturum başkanlığını Prof. Dr. Fevzi Demir’in yaptığı yabancı çocuk işçiliği başlıklı oturumda konuşan Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Çocuk Koruma Sorumlusu Mert Kaya, mülteci çocukları işçiliğe iten sebeplerin var olan çocuk işçiliğiyle aynı olduğunu belirtti. Kaya şunları söyledi "Suriye'de profesörken çocuğu burada çalışmak zorunda kalan ailelerle karşılaştık. Sorun sadece eğitimsizlik ya da bilinçsizlik değil. Bu noktada yoksulluk daha dikkat çekici bir şey” dedi,

 

İzmir Demokrasi Üniversitesi öğretim üyesi Özkan Bilgili de çocuk işçiliği ile ilgili mevzuatların eksikliğine ve denetim yapan müfettiş sayılarının azlığına dikkat çekti. Çocuk işçiliğinin büyük bir bölümünün başta tarım olmak üzere ev işçiliği ve çıraklık olarak gerçekleştiğini söyleyen Bilgili büyük kurumsal işletmelerde çocuk işçiliğine rastlanmadığını söyledi.

 

Yaşar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ayça İzmirlioğlu tebliğinde, mülteci çocuk işçiler ile gerek 6548 sayılı Kanunun 89. maddesinin 4. fıkrası uyarınca, “İş piyasasına erişimle ilgili olarak” geçici koruma kapsamında bulunan çocuk işçileri de kapsayan düzenlemelere değindi.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nden Nesim Tanğlay ise yabancı çocuk işçiliği ve yabancı çocuklar özelinde Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı uygulamalarından bahsettiği sunumunda sokakta çalışan çocukların sadece ekonomik anlamda istismarının söz konusu olmadığını farklı istismarlara da açık durumda olduğunu ifade etti.

 

 

Çalıştayın ikinci günü yapılan çalışma yaşamında çocuk işçiliğin en kötü biçimleri başlıklı oturumun başkanlığını Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Nazım Sözer yaptı.

 

Uluslararası Antlaşmalarda Çocuk İşçiliği başlıklı sunumu gerçekleştiren Doç. Dr. Ayşe Gül Kökkılınç, çocuk işçiliğinin çocukları çocukluklarından, potansiyellerinden ve onurlarından yoksun bırakan, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren bir çalışma olduğunu ifade etti. Kökkılınç işe alınan gençlerin, yaşlarına uygun çalışma koşullarında çalıştırılması gerektiğini vurgulayarak, “ekonomik sömürüye ve güvenliklerine, sağlıklarına veya fiziksel, zihinsel, ahlaki veya sosyal gelişimlerine zarar verecek ya da eğitimlerini engelleyecek her türlü işe karşı korunmalıdır” dedi.

 

İş Hukukunda Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimleri başlıklı sunumu ile çalıştaya katılan Dr. Öğr. Üyesi Pelin Tuaç Yılmaz ise “Çocukların çalıştırılmasına ilişkin düzenlemelerin farklı esaslar içermesi, farklı çocuk işçi statüleri yaratmaktadır. Özellikle uygulamada çocuk işçiliğinin ağırlıklı olarak ortaya çıktığı tarım sektörü ve aile işçiliği gibi alanlarda çalışan çocukların hukukî korumadan yararlandığını söylemek güçtür. Bu kapsamda, tüm çocuk işçileri bakımından uygulama bulacak tek bir kanunî düzenleme yapılarak asgarî çalışma yaşının kural olarak 15 olarak belirlenmesi ve tehlikeli işlerde 18 yaştan küçüklerin çalışmasının tamamen yasaklanması öngörülmelidir” dedi.

 

Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem ise çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinden anlaşılması gerekenin sömürücü veya çocuğun sağlığını tehlikeye düşüren çalışmalar olduğunu söyleyerek “küreselleşen dünyada rekabetin artmasına bağlı olarak çocuk işçiliği ve bunun en ağır biçimleri giderek büyük bir sorun oluşturmaya başlamıştır” dedi.

 

Trabzon 3. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Aydın ise tebliğinde Ceza Hukuku uygulamasında çocuk işçilere değindi.

 

 

Çalıştayın son oturumun başkanlığını ise İzmir Barosu Genel Sekreteri ve Çocuk Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İlke Erol yaptı.

 

İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku uygulamasında çocuk işçiliği başlıklı oturumda Çocuğun İş Sözleşmesi Ehliyeti başlıklı sunumu yapan Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Fırat Şimşek çocuğun iş sözleşmesi ehliyetini genel ehliyet kuralları çerçevesinde anlatarak özellikle yaş küçüklüğü ve sağlık durumu gibi sınırlamalar ana hatlarıyla değerlendirdi.

 

Arş. Gör. Eda Karaçöp ise sunumunda çocuk işçinin iş sağlığı ve güvenliği başlıklı sunumu yaparken Dr. Öğr. Üyesi Özgür Hakan Çavuş ise sunumunda çocuk işçilerin sosyal güvenlik hakları, mevzuatta yer alan kısıtlamalarla birlikte ele aldı. Karşıyaka İş Mahkemesi Hakimi Uğur Erçetin ise Yargıtay kararlarında çocuk işçiliğine değindi.

 

Çocuk İşçiliği Çalıştayı’nda sunulan bildirilerin özetlerinin yer aldığı Bildiri Özetleri Kitapçığına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

 

 

BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTAPÇIĞINA ULAŞMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ >>>